SAYFALAR

4 Eylül 2019 Çarşamba

Hayatın anlamına hicret etme risalesi

Hayatın anlamı nedir?

Mustafa Kutlu’nun deneme yazılarının bir kısmını topladığı Kalbin Sesi bu soru ile başlıyor. Kutlu, elbette yepyeni bir anlam yüklemiyor hayata. Tam tersine kadim bir anlamın izini sürmeyi deniyor. Hz. Adem’den beri insana tekrar tekrar hatırlatılan bir anlamı okumaya çalışıyor yazdıklarıyla. Kutlu, böylece enformasyon bombardımanında duyulmaz hale gelmiş kabin sesini tekrar duyulur hale getirmeyi amaçlıyor.

Kitabı okudukça anlıyorum. Mustafa Kutlu, Kalbin Sesi’nin alt başlığı olarak “Bir Hicret Risalesi”ni boşuna seçmemiş. Kitap gerçekten de bir hicret teklifi üzerine kurulmuş. Peki, Mustafa Kutlu okurunu nereye hicret etmesini teklif ediyor? Öncelikle hududullaha… Yani Allah’ın kanununa. Tüketimde sınır tanımayan günümüz insanı için “hududullah” tabiri elbette çok yabancı gelecektir. Arabası olan ama ruhu olmayan insanın çiğneyip geçtiği hududullah, aynı zamanda insanın insanlıktan, dünyanın dünyalıktan çıkması esnasında geçtiği huduttur. Kutlu, günümüz çevrecilerinin söylediklerini, kadim hikmetten bakarak söylerken onlardan farklı olarak hudullaha dönüşü teklif eden bir kitaba imza atmış oluyor Kalbin Sesi’nde…

Yeni olanın sırf yeni olması sebebiyle rağbet gördüğü ve hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Hızlı tüketim çarkları daha hızlı çevriyor ve çarklar daha hızla döndükçe yeni olan da hızla eskiyip yerini daha yeniye bırakıyor. Kutlu ise yeni olanın sorgusuz, sualsiz tüketilmesinin bedelini ağır bir şekilde ödediğimizi ve daha da ağır bedelleri de ödemenin arifesinde olduğumuzu hatırlatarak bize “kanaat ekonomisini” öneriyor. “Başarı”nın, bahası ve bedeli ne olursa olsun amaç haline getirildiği bir zamanda “kanaat”ten bahsetmek konuların en zorunu seçmek anlamına geliyor. Kutlu bu anlamda “uzun yolu” ve “dar kapıyı” tercih ve tavsiye ediyor. Bulmakla değil aramakla, zaferle değil seferle sorumlu olduğumuz bir kültürün çocuklarıyız. Geriye dönüp bakarsak şunu net bir şekilde görebiliyoruz. Zaferlerimizi, sefere niyet edenler kazanmış. Zira odak noktasında sefer değil de zafer yerleşirse bir “ahlak nizamı” üzerinden hareket etmek gereksiz bir lükse dönüşür. Zafer için her yolun mübah olduğu bir dünya zaten içinde yaşadığımız ve olumsuz sonuçlarını her geçen gün daha yoğun bir şekilde hissedebiliyoruz/görebiliyoruz. Aynı odağa, düşünme biçimine talip olduğumuz sürece çözümün değil sorunun bir parçasıyız demektir. Sorunun bir parçası olmak ise meselenin çıkmazlarından kâr elde edenlerin kurduğu sistemi tahkim etmekten öteye geçemez.

Kalbin Sesi için coğrafya atlaslarında bulmayacağımız bir beldeye hicret etmemizi öneren bir risale diyebiliriz. Bir anlamda hayatın anlamına hicret etme risalesi. Kutlu’nun Huzursuz Bacak'tan beri değinegeldiği bir kavramsallaştırma bu kitap ile biraz daha billurlaşıyor. Kapitalizmin Soğuk Savaş sonrası kendini mutlaklaştırdığı bir zamanda farklı bir ses oluyor kanaat ekonomisi.

Kanaat ekonomisi bütün insanlık için gerekli bir kavram esasen. Neden mi böyle diyorum. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir haberden bahsetmem gerekiyor bu noktada. Haberde Global Footprint Network adlı bir kurumun, 29 Temmuz’u Dünya Limit Aşım Günü olarak ilan ettiğinden bahsediyordu. Peki ne olacak bundan sonra? Yıl sonuna kadar tüketeceğimiz bütün doğal kaynaklar, 2020’nin “kotasından” düşecek. Hep “gelecekten” tüketen ve her sene o yılın hakkını daha erken tüketen “israf ekonomisi”nin yoluna karşı kanaat ekonomisi üzerinden yoldan çıkmayı öneriyor Kutlu, Kalbin Sesi”nde... O sözünü yoldan çıkmaya, daha doğrusu mevcut yanlış yolun dışında bir yol arayanlara söylüyor: “Yoldan çık kışkırtıcı bir söz. Tam sırası. Tüm dünyanın yürüdüğü yoldan çıkıp “Sırat-ı müstakim”e varalım. Az konuşup, az uyuyup, az yiyerek kanaat toplumunu kuralım. Yaşama zevkini bırakıp, yaşatma aşkına gönül verelim. Sabırlı ve azimli, lakin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan sulh cephesinin maden işçileri, gerçek akıncılardan olalım.”.

Yazıyı bitirmeden önce kanaat ekonomisi çerçevesinde düşmem gereken bir not daha var. Kanaat ekonomisi sadece Mustafa Kutlu’nun kalem mesaisiyle kurulabilecek bir yapı değil elbette. Bu konuyu ayağı yere basan, sistemli bir çözüm olarak inşa etmek için herkesin kendi bildiğince ve yapabildiğince elini taşın altına koyması lazım.

Kalbin Sesi bir davet kitabı. İnşallah sadece okuyanı değil icabet edeni de çok olur. Mustafa Kutlu ise söz bu konuya gelince biraz iç burkucu bir noktadan bakıyor: “Bana soracak olursan duvardan ses gelecek ama kimse konuşmayacak. Ne gam! Ben türküler söylemeye devam edeceğim.

Not: Mustafa Kutlu’dan bir türkü tavsiyesi var kitapta. Onu buraya aktarmakta fayda var. Turan Engin’in yorumuyla “Gafil gezme şaşkın.”. Türkü Kalbin Sesi'nin özeti gibi… "Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün / dünya kadar malın olsa ne fayda / söyleyen dillerin söylemez olur / bülbül gibi dilin olsa ne fayda.

Suavi Kemal Yazgıç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder