SAYFALAR

20 Haziran 2018 Çarşamba

Başkasına Hızır olmak

“Edebiyat görmek isteyene, yarasını kesinlikle gösterir.” 
- Ayfer Tunç 

Günümüz edebiyatına dair en popüler sorulardan biri “öykünün yükselişi” meselesi. Ama her öykü kitabı da bunu sordurmuyor. Yalnızca kendine ait bir tavrı olan özgün eserler bir çengel bırakıyor zihnimizde. Elif Genç’in Ketebe Yayınları'ndan kitabı çıkınca gözümden kaçan öykülerinin de okuyucusu oldum. Bu vesileyle tekrar öykü üzerine kafa yormak hâsıl oldu. Öyküyü albenili yapan ne? Öykü neden yükselişte? İşte bunları sordurabilen bir kitap Düşünsene Hızır Bendim.

Vardığım başka bir yargı ise bazı yazarları yazmaya iten şeyin aslında bir teselli aramak olduğu konusu. Hayat karşısındaki savunmasızlığımızla aldığımız yaralara merhem arıyoruz yazarak. Elif Genç’in öykü kahramanlarının da teselliye ihtiyacı var. Öykü kişileri varoluşsal serüvenlerine hep yenik başlayan, kırılma anlarında hep yalnızlıkla sınanan, payına hep acı düşen kişiler. Bazen Hızır bekleyenlerin, bazen de Hızır olmaya çalışanların öyküsü aynı zamanda. Biraz cılız da olsa kendi içinde bir umut ışığını sızdıran öyküler. Ama genel anlamda duygu dünyasındaki yıkımların anlatısı bence.

Mesela bir annenin sokakta gördüğü kimsesiz bir çocuğa sahip çıkma gayretini “her kadının içinde birilerine anne olma ağrısı” diye tanımlıyor anlatıcı. “İnsanoğlu eğer yalnızlığa alışmışsa, artık kendini aynalarda değil ancak bir insanın yüzünde tanıyabilir” gibi insanı olduğu yere mıhlayan bir girizgâhla açılıyor “Ayna” öyküsü.

Herkesin mutluluktan, başarıdan bahsettiği bir çağda, mutsuzluktan, yenilgiden ve kayıptan bahsediyor Elif Genç. Bu yanıyla daha insani ve okuyucuyu kavrayan bir tavrı var kitabın. Hayal kırıklıkları, yalnızlığa mahkûm edilmiş hayatlar ve içe dönen kahramanların çektiği ıstırabı anlatırken okuyucuyu ortak bir paydada buluşturacak kadar kuvvetli bir duygu aktarımı ustalığı sergiliyor üstelik. En önemli başarısı bu bence. Kendi evrenine okuyucu dâhil eden bir üslup bu. Tüm iyi öykülerde olduğu gibi bu öykülerde de bir dil başarısı görüyoruz demeye getiriyorum aslında.

İnce bir mizahı da içinde barındıran on altı öyküden oluşan Düşünsene Hızır Bendim bir tavrı olan, atmosferi olan öyküleriyle okunup bitirildikten sonra okuyucuda varlığını sürdüren bir his bırakıyor geriye. Yer yer arabesk bir tavra da bürünen üslubuyla anlattığı karakterleri daha canlı bir hale sokuyor ama bazen ayarı kaçıp fazla arabeske düşüyor. Öyküde o sularda gezmenin riski var tabi ama pek de öyle rahatsız edici bir fazlalık değil bu. Son zamanlarda en çok etkilendiğim öykü kitabı olarak kütüphanemdeki yerini aldı bile.

Kenan Yusuf Taşkın
twitter.com/knnysf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder