SAYFALAR

3 Ocak 2017 Salı

Filozoflar da yanılır (mı)?

"Doğuştan gelen tek bir yanılgı vardır: Mutlu olmak için burada, dünyada olduğumuzu sanmak."
- Arthur Schopenhauer


"Kişi neyi severse sevsin, neyi yererse yersin, neye inanırsa inansın, neyi inkar ederse etsin, kısaca ne ederse etsin bilerek etsin."
- İhsan Fazlıoğlu

Coğrafyamızın tarihiyle, bilhassa düşünce ve fikir tarihiyle bir türlü buluşamadık. Günümüzde kültür-sanat faaliyetlerinin de bu meseleye dair bir karış yol gidemediği, emek veremediği, katkıda bulunamadığı da ortada. Oysa Avrupa (isterseniz batı diyebilirsiniz) İslâm düşüncesinin Gazâlî, İbn Rüşd, İbn Meymun, Aristoteles, Kindî, Farâbî, İbn Sînâ gibi büyük düşünürleriyle çağlar öncesinden tanışmıştı.

Orta çağda Latin dünyası, İslâm dünyasının düşünürlerinin söylediklerine de yazdıklarına da kıymet veriyor, çoğu zaman 'çaktırmadan' istifade ediyordu. Lakin bunun farkında olan düşünürleri de mevcuttu ve ortaya çıkarmaktan da kıvanç duyuyorlardı. XIII. yüzyılın ünlü teologlarından Romalı Giles, İslâm düşünce geleneğinden haberdar biri olarak, 1270'lerde Errores Philosophorum'u kaleme aldı. Bu eser, çeviri yoluyla Batı'ya intikal eden bu İslâm eserlerinin ve fikirlerinin bir nevî tenkididir, hatta tepki de denebilir. Elbette bu tepki, Hristiyanî bir tepkidir.

Romalı Giles dışında Paris Başpiskoposu Etienne Tempier de birer tenkit yayımlamıştır. 1270 ve 1277 Paris Kınamaları adlı bu eserler de Filozofların Yanılgıları adlı kitabın muhteviyatını kapsıyor. İslâm dünyasından çevrilen eserlerin Batı dünyasında büyük karşılık görmesi ve bunlardan istifade edilmesi, koyu Hristiyanlarda endişeye sebep olmuştu. Kaknüs Yayınları tarafından Özcan Akdağ çevirisiyle neşredilen Filozofların Yanılgıları, hem Romalı Giles'in hem de Etienne Tempier'in tenkitlerini okuyucuyla buluşturuyor.

Romalı Giles tenkitlerinde şu isimleri hedef alıyor: Aristoteles, İbn Rüşd, İbn Sînâ, Gazâlî, Kindî ve İbn Meymun. Augustine tarikatına bağlı olan Romalı Giles, tenkitlerini 'sağlam bir temele' bağlama hevesiyle yanlış bir öncülün pek çok yanlış sonucu doğurduğunu, bu yüzden de söz konusu isimlerin fikirlerinin mutlaka tenkitten geçirilmesi gerektiğini belirtiyor. Özellikle en önce Aristoteles bundan nasibini alır. Mesela bir maddede Giles şöyle diyor: "Aristoteles, zamanın hiçbir şekilde bir başlangıcı olmadığını iddia ederek hataya düşmüştür. Zira zaman, hareketin bir sonucu olarak var olur. Eğer hareketin bir başlangıcı yoksa zamanın da bir başlangıcı yoktur. Bununla birlikte o, zaman meselesinde hususi bir güçlük olduğu kanaatindedir. Çünkü bu an, her daim geçmiş zamanın sonu ve gelecek zamanın da başlangıcıdır. Şu hâlde bir ilk an var olmayacaktır. Bu açıklamaya göre, her andan önce bir zaman olacaktır ve her belirlenmiş bir andan önce de bir an var olacaktır. Dolayısıyla zamanın bir başlangıcı yoktur ve zaman ezelîdir."

İbn Sînâ için yazdığı yanılgı notlarından birinde ise "nefslerimizin en alt derecedeki akıl tarafından yaratıldığını ve ruhlarımızın idaresinin ve nihai mutluluğumuzun da ona bağlı olduğunu söylemekle yanılmıştır" diyor Romalı Giles. Gazâlî yönelttiği tenkitlerden birinde ise şöyle diyor: "O, ruhumuzun mutluluğu elde etmesinin ancak en son aklı (faal aklı) temaşa etmeye bağlı olduğunu dile getirmekle yanılmıştır."

Romalı Giles tenkitlerini yaparken kendi tezleri üzerinden ilerliyor. Böylece onun da tezleri üzerine bir tenkit geliştirilmesi gerekiyor. Kaldı ki bu zamanla yapılmış ve Giles'in tespitleriyle tenkitleri ciddi bir yere varamamış. Aslında onun bu tenkitleri yapmasındaki en büyük sebep, İslâm düşüncesinin batıda çok güçlü yankı bulması ve ilgi görmesi. Bu da haliyle Giles zihnine sahip olan ilim insanlarında şüpheleri, endişeleri, korkuları beraberinde getirmiş. Hristiyan akidesine zarar vereceği endişesiyle Paris Başpiskoposu Etienne Tempier de 1270 yılında 13 önermeden oluşan bir kınama mesajı yayınlar. 7 yıl sonra bu 13 önerinin yetersiz kaldığını düşünerek 219 önermeden oluşan 1277 Paris Kınamaları'nı yayınlar. Hedefinde Aristotelesçi âlem anlayışı, âlemin işleyiş tarzı, Tanrı'nın tikelleri kendi zatlarında bilip bilmediği ve faal aklın birliği gibi meseleler yer alır.

Bu iki kınama metninin de kitaba eklenmesi oldukça yerinde bir fikir olmuş. İlki her ne kadar hızlı, yüzeysel görünse de ikinci kınama metni oldukça derin. Okuyucu, hem batı düşünce dünyasındaki İslâm düşünürlerinin etkilerini görebilir hem de nasıl bir kontra geliştirildiği konusunda daha farklı araştırmalarla yüzleşmek için bir başlangıç yapabilir.

96 sayfalık bu kitapçıkla düşünce dünyamıza önemli bir katkı yapan Kaknüs Yayınları'nı tebrik ediyorum.

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf

1 yorum:

  1. Yazınız harika olmuş gerçekten. Kaleminize sağlık. Yayınevine teşekkür emişsiniz ama çevirmene teşekkür etmemiş olmanız biraz tuhaf olmuş.

    YanıtlaSil