SAYFALAR

4 Ocak 2017 Çarşamba

Aşk ile adımları atmak, aşkla yolculuğa çıkmak

Büyüyenay Yayınları, kurulduğu günden bu tarafa medeniyetimizin klasikleri haline gelmiş hazine mesabesindeki kitapları yayınlıyor. Yanıbaşımızda bütün hızıyla akıp giden güncelliğe inat unutulmuş, unutturulmuş ya da görünmez hale gelmiş eski ama hiçbir zaman eskimeyen, değerini kaybetmeyen, insanı söyleyen, insana söyleyen kitaplar… İnsanlığın ortak değerlerini, erdemi, merhameti, adaleti… İşte bu hazinelerden biri de Şeyh Sadi-i Şirazi’nin Beş Meclis ve Akıl ve Aşk Risalesi

Şeyh Sadi-i Şirazi, önemli şair ve İslam âlimlerinden. İran’ın Şiraz şehrinde doğmuş. Hem medrese eğitimi almış ve hem tasavvuf… Nizamiye medreselerinde eğitim görmüş. Ömrünün büyük bölümü ilim tahsil etmekle, öğrenci yetiştirmekle ve bildiklerini insanlara anlatmakla geçmiş. Döneminde Müslümanların Moğollara ve Haçlılara karşı mücadelesine katılmış ve savaşmış. Hatta bir keresinde Haçlılar’a esir bile düşmüş. Aynı zamanda birçok İslam beldesini gezmiş. Macar asıllı müsteşrik, Türkolog, seyyah Arminius Wambery, Sadi-i Şirazi hakkında şu tespitte bulunuyor: “Sadi yalnız İran’da değil, Asya’nın, Afrika’nın Müslüman milletlerin yaşadığı kıta ve ülkelerin hepsinde saygıya mazhar olmuş bir şairdir. Tarzı beyanının ölümsüz tazeliğini Avrupa ilim toplulukları çoktan beri teslim etmişlerdir.

Beş Meclis Ve Akıl Ve Aşk Risalesi hacim olarak küçük bir kitap. Ama içeriği, anlamı, fiziki hacminin kat kat üstünde. “Beş Meclis” beş ayrı yazıdan oluşuyor. Bir vaaz esnasında ya da minberde söylenmiş sözlerin yazıya aktarılmış hali. “Akıl ve Aşk Risalesi” ise kendisine sorulmuş dokuz beyitlik sorulara cevap olarak yazdığı risale. Ayrıca İran asıllı gazeteci ve yazar, Servet-i Funun edebiyatçıları arasında yer alan, Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca bilen, Galatasaray Lisesinde Farsça öğretmenliği, Darulfünunda Farsça ve İran Edebiyatı hocalığı yapan Hüseyin Daniş’in Şeyh’le ilgili uzun bir yazısı da kitapta yer alıyor. Şeyh Sadi’yi tanımak açısından önemli bir yazı.

Beş Meclis” tabiri caizse taklidi imandan tahkiki imana yükselmenin doyumsuz lezzetini anlatıyor. İbadetlerin Allah korkusundan ya da kıyamet günündeki azaptan kaçmak için değil; Allah’ın her an bizi gördüğü, bizden haberdar olduğu bilinciyle yapılması gerektiğini söylüyor. Akılla Allah’ı tanımayı, kalple Ona bağlanmayı söylüyor Şeyh Sadi. Kalbin Allah’a ait olduğunu ve Onun yerinin de kalpte olduğunu… Aşk ile adımları atmayı, aşkla yolculuğa çıkmayı öğütlüyor.

Din nasihattir derler. Nasihat aynı zamanda samimiyet demektir de. “Beş Meclis”te hem ilim var, hem irfan var, hem de sonuna kadar samimiyet. Anlatılanlar ya da anlatılacaklar küçük hikâyelerle ve beyitlerle süsleniyor. Metin kuruluktan, sıkıcılıktan kurtarılıyor. Şeyh gönül diliyle konuşuyor, samimiyetle… Dünyanın geçiciliğinden, fenalığından söz açıyor. Dünyayı şamdana konulmuş bir muma benzetiyor. Şamdandaki mum geceleyin herkesi etrafına toplar. Etrafı aydınlatarak hükümranlığını ilan eder. Tâ ki sabah gelinceye kadar… Fecr-i sadık geldiğinde mum bütün güzelliğini, çekiciliğini yitirir. Işığının bir anlamı olmaz. Güneş âleme nurunu ve ışığını yayınca mumun bir kıymeti kalmaz. Aynı şekilde dünya hayatı da, dünyadaki saltanat da bu mum gibidir. Herkes, evlad-ı iyal, insanın etrafına toplanır. Ancak ecel-i sadık geldiğinde, ölüm gelip fani hayatın ışığını söndürdüğünde dünya saltanatının bir anlamı kalmaz. En gerçek olan ölüm geldiğinde yalan dünyanın gerçekliği sönüp gider. İşte burada gerçek olana hazırlık yapmak gerekir. İman ve takva… Ve ihlas…

Şeyh, sohbet konularıyla alakalı ayetlere de ver veriyor. Rivayetlere göre kendisi mutasavvıf olmayan Şeyh Sadi, tasavvuf ulularının menkıbelerini de kitapta bolca anlatıyor. Onlardan gerekli dersleri çıkarmamız konusunda uyarısını yapıyor. Cüneyd-i Bağdadi, Bâyezid-i Bistami, İbrahim Ethem, İbrahim Havvas, Bişr-i Hâfi gibi büyüklerin tecrübelerini aktarıyor.

Beş Meclis” kitabı yüzyıllarca önce yazılmış olmasına rağmen her zaman ve zeminde dikkate alınacak şeyler söylüyor. Elbette bugün için de dikkate alıp üzerinde düşünmemiz gereken noktalara vurgu yapıyor. Dünyeviliğin insanın iliklerine kadar işlediği, kapitalist mantalitenin, din, kültür, ırk ayırmadan her yere sirayet ettiği günümüzde Şeyh’in anlattığı menkıbelere gerçekten ihtiyacımız var. Hipergerçeklik gerçeğin tabiatını da bozdu. Modern zamanlar, gerçeğin yerine ikâme edilen modern zırvalarla, hurafelerle dolu… Hepimizin morale, motivasyona ihtiyacı var. Ruhi bir arınmaya… “Beş Meclis” işte bize bu arınma yolunu gösteriyor. Bazılarımız anlatılanlara geçmişin meselleri, hikâyeleri diyebilir. Bugün insanlık modern hurafelerle, teknik masallarla, ilerlemeci söylemlerle aldanmıyor mu?

Şeyh Sadi, unuttuğumuz, uzaklara sürgün ettiğimiz bütün değerlerin yine içimizde olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Gönül köşkümüzü tarif ediyor… Halk ile yaptığımız her ticaretin zarar, Hak ile yapılan alış verişin her zaman kazanç olduğunu söylüyor. Bir damla gözyaşı ve endişenin Hak Teâla kapısından geri döndürülmeyeceğini de söylüyor. Yani burada halk ile kastedilen ticaret basit günlük ticaret değil. Bunu iyi anlayalım. Elin bize iyi ya da kötü demesi sorun olmamalı. Yapacağımız şeyleri el ne düşünür düşüncesiyle ve endişesiyle değil de Hak ne der endişesini gözeterek yapmak… Aslında bu müthiş bir özgürlük ve özgüven. Gerçekten inanır ve ihlasla hareket edersek bu özgürlük ve özgüvenin sonsuz lezzetini tadarız. Eğer gerçekten iman edememişsek yalan dünya üstümüze üstümüze gelir ve faniliğin kölesi oluruz.

Yazımızı Şeyh’in şu kelamıyla bitirelim:

Ey Civanmert!
Ateş iki türlüdür: Mâişet (geçim) ateşi ve mâsiyet (isyan) ateşi. Mâişet ateşini gökten dökülen yağmurlar söndürür; Mâsiyet ateşini gözden dökülen yaşlar söndürür. Biri alnındaki toprak, diğeri pişmanlıkla dökülen gözyaşı. Alnına toprak, secdede bulaşır; pişmanlık gözyaşları ise Vedud olan Allah’tan korkudan dökülen yaşlardır.

Muaz Ergü
twitter.com/muazergu
* Bu yazı daha evvel dunyabizim.com'da yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder