SAYFALAR

14 Kasım 2016 Pazartesi

Dünyanın gelip geçiciliğini hatırlatan öyküler


Yunus Emre ne doğru demiş: “Bu dünyada bir tek şeye yanar içim, göynür özüm; Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi.”. Ölüm vakitli vakitsiz demeden kapıyı çalıverir. Hazırlıksız yakalanırız çoğu zaman. Sevdiklerimizi bir bir toprağa sırlarız adeta. Okan Alay ilk öykü kitabını kaybettiklerine adamış.

Okan Alay’ın öykülerinde şiirsel bir dil kullandığını söyleyebiliriz: “Susan Adem’di, Havva’ydı, konuşan yüzde solan gül, yitip giden gündü.”. Dünyanın gelip geçiciliğini hatırlatıyor öykülerinde: “Susuyordu herkes. Babaannem, kadın, çocuk ve ben… Konuşan; o!..”. Susarken sesleri daha iyi duyabilen karakterler var. “Kadın ve çocuk, ikisi de susuyordu. Biri ceylan oluyordu, öteki elleri böğründe annesi…

Bir Yanıtı Yoktur…” kısa, yoğun bir öykü. Ölüme işaret ediyor.

Geçmiş Haller Albümü”nde şehir hayatı içine savrulmuş, apartmanlar arasında sıkışmış karakterin ahvalidir anlatılan. Eski bir fotoğraf albümü sayesinde geçmişine yolculuk yapmasına, anılarını tazelemesine, özlemlerine tanık oluyoruz:

Birden vitrine bakarken dikkatimi fotoğraf albümü çekti. Sanırım kayıptı uzun süre. Aklım onda kaldı. Onun şekillere aksetmiş dünyasına girmek, orada müstesna anların sonsuzluğa uzanan akışına dalmak istedim.

Yitik Zaman Yolcusu” başkası tarafından tecavüze uğrayan ve de sevdiğine kavuşamayan Müjgan’ın halleri, kendi ağzından anlatılmış:

Çıldıracağım! Nasıl yok sayayım geçmişi! Süslenmeliymişim, yok niye genç bir kız gibi değilmişim, yok neden makyaj yapmıyormuşum! Hıh güldürme beni anne. Sinir krizleri geçirdiğim zamanların şahidi jilet kesiği kollarımı mı görsünler, tenimde bir ömürdür sakladığım kiri mi görsünler. Yapma be anne, kandırmayalım birbirimizi.

Müjgan bir ırmağa atlayarak intihar ediyor. İçsel konuşmalarla örülü bir öyküden bahsedebiliriz. “İğreti” öyküsü ise, Almanya’ya çalışmaya giden kaçak işçilerin hayatlarından kesitler sunmuş bize:

Oysa burada hangimiz iç açan bir öyküye sahiptik ki! Her birimiz bir başka coğrafyadan kopup gelsek de acılarımızın, gözyaşlarımızın dili bir değil miydi? Yalnız, yorgun ve sürgün kimselerdik bu uzak yerde.

Kara Kaplı Kitap” bir deprem sonrası bulunan bir şiir kitabının sahibine, ölenlere, kalanlara dair acı bir öykü. “Yalnızlık Şehirde Saklı” ve “Bir Aşkın Kıyısında” giden ve kalanlara dair sorgulamalarla dolu iki öyküden söz edebiliriz.

Birbirinden güzel on iki öykü var İçimdeki Uzak’ta. Hel Yayınları’ndan 2015 yılında çıktı. Okan Alay akademik çalışmalarını yaparken, Türkçe, Farsça, Kürtçe çevirileri ile de bir yandan Halk edebiyatına katkılarını sürdürüyor. Çeşitli ödüllere layık görüldüğü şiirleri, Suyun Gölgeye Karıştığı (2005, Yom Yayınları) ve Yanılgılar Evi (2010, Yasakmeyve Yayınları) adlı iki şiir kitabıyla gün yüzüne kavuşmuş oldu. Yazarın Varlık, Hayal, Hece Öykü, Yedi İklim, Mühür, Temrin, Lamure gibi dergilerde inceleme-metin, öykü, şiirleri yayımlanmıştı. Halen çeşitli dergilerde ürünleri yayımlanmaya devam ediyor.

Meral Afacan Bayrak
twitter.com/tarcnckmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder