SAYFALAR

12 Mayıs 2016 Perşembe

Modern epik şiir çerçevesinde Hakan Şarkdemir Şiiri

Şiir; kalıba girmeyen, sürekli değişimi önceleyen biçeme bürünmüştür. Cumhuriyet dönemi şiirinden, İkinci Yeni şiirinin hareket alanını baz alırsak savımız doğruluk kazanabilir. Orhan Veli, hecenin sistematiğini değiştirerek bu değişimin öncülüğünü yapmıştır. Ancak arzu ettiğiyle yapılan sağlama birbirini tuttu mu, hem evet hem hayır. Konu bu minvaldeyken şunu da belirtmeden geçmemek gerekir: Türk şiirinin gelip dayandığı nokta İkinci Yeni şiiridir. Günümüz kuşağı, İkinci Yeni şiirinin betonarme duvarlarını aşmak adına, İkinci Yeni şiirinin omuzlarına çıkmaya çalışmaktadır. Ancak bu kuşak, muvaffak olamadığından, İkinci Yeni bu kuşağın ayaklarından tutup aşağıya çekmektedir. Savımı Osman Özbahçe’nin şu cümleleriyle sağlamlaştıracağım. ”Bence şiirimiz, yavaş yavaş İkinci Yeni'nin egemenliğinde çıkmaktadır. Artık, modern şiirimizin kazanımlarıyla şiir yazan, varlığını belirginleştiren bu kuşak kendini hissettirmeye başlamıştır... Şiirimizi İkinci Yeni'nin egemenliğinden çıkarmaya başlayan bu kuşak, bu özet durumunu da aşarak kendi sesiyle, kendi sözüyle konuşmaya başlamıştır. Bu kuşak, şiirimize büyük bir güç olarak yerleştikçe, şiirimizin yeni bir aşamasından söz edilmeye başlanacaktır.“.  Günümüz şiiri ve şairi, hem İkinci Yeni'nin hareket alanından nemalanmakta, hem İkinci Yeninin hareket alanını aşabilmek adına arayışın içerisine girmektedir. Yazımızın rengini belli etmek adına Özbahçe’den yaptığımız alıntıyı sürdürelim: “İşte bu yeni aşamanın önemli aktörlerinden birisi Hakan Şarkdemir’dir. Hakan Şarkdemir hem şiirleri, hem de yazılarıyla günümüz şiirinin önemli şairlerindendir.

Şarkdemir şiirinden bahsedeceksek farkında olmamız gereken ilk şey bu şiirin saatte yüz seksen kilometre hızda giden bir şiir olduğudur. Aynı zamanda bu şiir hiçbir radar cihazı tarafından tespit edilememektedir. Bu olumsuz algılanmaya sebebiyet verebilir ancak niyet okumam bunun tam aksine olmalıdır, şöyle ki Şarkdemir şiirinin asli unsularını çatarken değişimi önceler. Bir şiir hüviyet kazandıktan sonra akabinde elimize geçen şiir farklı bir biçemle, özle karşımıza çıkmaktadır. Bu da şairin tekerrüre düşmemesini, yeni olanla karşımıza çıkmasına sebeptir. “Batık Değirmenler” şairin ilk şiir kitabıdır. “Tadat” kitabıyla “Batık Değirmenler” kitabını alıp yan yana koyduğunuzda bu nasıl olabilir sorusunu kendinize soruyorsunuz. Bu son kitabı olan “Yerçekimi Bilgisi” içinde geçerlidir. Biçim değişiktir, konu değişiktir. “Romansılaştırma” ve “kurgu” değişiktir. O zaman Şarkdemir, şiiri konusunda sağlam baldırı olan bir maraton koşucusudur. Şiirin nazarında ele avuca sığmayan, sürekli peşinden koşturan yaramaz bir çocuk tasvirinden bahsedebiliriz. Şiirde gelenek, günümüz kuşağının pek yanaşmadığı ve bu konuda büyük yanılgıya düştüğü meselelerden bir tanesidir. Şiiri, kendi başlarına nihayete erdirecekleri düşüncesiyle bir platform oluşturmaya çalışmaktalar. Ancak şiirin geleceğinin, geçmişinde olduğu gerçeğinin farkında değillerdir. Şarkdemir, gelenek ve modern kavramlarının farkındadır. Geleneğin kullanılması, köklerden beslenilmesi konusunda oy kullananlardandır. Modern ve köklerin harmonisiyle “Modern Epik Şiir” sağlamasını yapılacağı kaygısını taşır ki şiirini bu ölçü çerçevesinde inşa eder. Fuzuli, Yunus Emre kökler konusunda bahsedebileceğimiz isimlerdendir. “ne geçmiş beni benle benim/ ne gelecek bana benden/ bir şimdinin içindeki/ bensiz bir bende ben.”. Bu alıntıdaki Yunus etkisinden bahsedebiliriz. Aynı şekilde Fuzuli'yi örnekleyecek olursak: “aşk yoksa aslı yoktur hiçbir şeyin / aslı yok senin dediğin gibidir kumandaların hali / televizyonda bişi yok yine di mi”. Burada aşkın günümüz şartlarında kendine ne kadar karşılık bulabildiği sorusuna, klasik çabalamaların aksine modern bir arayış mevcuttur. Aşk başat izleklerdendir ancak araç olan kumanda, aşk kadar başattır. Aşk köktür, kumanda ise modern. İki başat kavram karşıtlığı/ayrıştırılmasıyla yeni olan nedir ve nerededir savaşı baş göstermektedir. Kökler ve gelenek meselesine İkinci Yeni'nin tebarüz alanını, Hece şiirini, Cumhuriyet Dönemini de ekleyebiliriz. Çünkü Şarkdemir’in şiiri potadan geçmiş, işlenmiş şiirdir. Alır, irdeler, faydalanır ve kullanılır. Taklitçi tavır değil, özgün tavrın bulunabilmesi için takip edilen izleklerdendir. Gelenek ve etki alanından bahsetmişken, Şarkdemir şiirindeki İsmet Özel etkisini es geçemeyiz. Şarkdemir, poetik ve şiir bağlamlı olarak İsmet Özel’e yakındır. Özel’in teklif ettiklerini önemser, kabul eder, teklifler üzerine düşünür. Hatta İsmet Özel’in düşüncesiyle, Şarkdemir’in düşüncesini birbirine yakınlığından çekinmeden bahsedebiliriz. Şarkdemir, şiiri ve poetikasının kapsamını sorgulayacak olursak, telaffuz edilen tespitler Şarkdemir şiiri için ipuçları taşır.

Özne veya şiirdeki muhatap, şaire ve hikayeleştirene göre değişiklik arz etmektedir. Bu da şiirdeki tözün özne üzerinde tespit edebilmemize yardımcı olmaktadır. “Tadat” şiirinde Şarkdemir özne olarak kendi “ben”ini kullanır. Bu bir mesele olarak sunulur ve çözüm ben üzerinden bulunmaya çalışılır.

Yerçekimi Bilgisi”nde Şarkdemir özne olarak “ben”inin yanına başka bir unsur/özne/ var olan, hayal dünyasında var olan/olmayan bir eklektik arayışına girer. Kurgu “ben” ve “kurgu öznesi/kahramanı” arasında cereyan eder. Bu Şarkdemir şiirindeki kurgununun değişimine/hareketli oluşuna dair ölçüttür. “Tadat” şiirinde yalnızlaşan izlek, “Yerçekimi Bilgisi”nde yalnızlığın vermiş olduğu eksiklikle “başka” olanın peşindedir.

Kurgu ve hikayeleştirme şiir kitaplarının asli unsurlarındandır. Çünkü kurgu ve hikayeleştirme şiirin gerekçesi ve meselesinin varlığına dair yoğun ipuçları verir. “Yerçekimi Bilgisi” Şarkdemir’in son şiir kitabıdır, bu yüzden Şarkdemir’in hikayeleştirme ve kurgulama konusundaki vardığı son nokta diyebiliriz. Son nokta tespitini kabul ediyorsak, meseleyi şöyle sürdürmekte fayda var. “Yerçekimi Bilgisi” kitabını kurgu, biçem ve yapı olarak incelediğimizde, kurgu ve hikayeleştirmesine “romansı” kavramını kullanabiliriz. İç içe geçmiş, birbirinden kopuk ancak birbirini tamamlayan bir yapıyı ihtiva eder. Kitap “Yerçekimi Bilgisi” ile başlar ve “Nebulae” şiiriyle tamamlanır. Beş bölümden oluşan bu kitap, başı ve sonuyla tamamlanan bir puzzeldir. Hikaye, ben-oluş üzerinedir. Şarko bu ben oluşa katkı sağlar. Dış dünyaya olan tepkiyle sürdürülür ve kahraman ben-Şarko anaforuyla katılır. “Ben” konuşur, “Şarko” dinler. “Şarko” konuşur “ben” dinler. “Ben-oluş” un sağlaması yapılmış olur bu şekilde. Bu “romansı” kurguda ana kütle geçiş üzerinden yapılır. “Şarko” gider, ben-oluş darma duman olur. “Dönemeç” şiirinde özne kendini “Şarko” ile özdeşleştirir, “Nebulae” şiirinde ise kendine muhattap arayan ve yer açmaya çalışan sembolik/mecazi kavramlardan bahsedebiliriz. “Işıldamak, pırıltı, karadelik, gezegen, yörgünge, evren” gibi. “Nebulae” başlığına dikkat çekmek istiyorum. Aynı başlık altında ”Cananı arar iken can ne bula ne” kullanımına dikkat kesilmemiz gerek. İkili okuma mevcuttur burada. İsimleştirilen “Nebulae” ve “ne bula ne” şeklinde kullanım ritim değişikliğine örnek gösterilebilir. “Yazılarında sıkça geçen “çapak” kelimesiyle konuşmak gerekirse, “çapaksız” şiiri ilke edinmiştir. Böylesi bir çalışkanlık kurgu, kompozisyon, bütünlük meselesine verilen önemi de göstermektedir.”. Bu cümlelerin sahibi Osman Özbahçe ve muhattabı Hakan Şarkdemir’dir. Sanırım ifadelerim, bu alıntıyla tescillenmiş olacaktır.

Biçim ve öz şiirin iki ana arteridir. Biçim, öz’ün nasıl anlamlandırdığını, anlatıldığını kısaca şekil yolundaki haritayı ifade eder. Şarkdemir şiirini oluştururken, gerek şiirinde gerek poetikasında biçimi önceler. Biçim, şiirin anlam bulmasındaki izlektir. “Edebi eserler, kavramlar üzerine değil, biçimler üzerine inşa edilir”, bu alıntı fikir sahibi olmamızda bize yardımcı olacaktır. Biçimi kullanmasını örnekleyecek olursak: “sıraya geç sırada kal sıra yok ama sıra sensin / sen kal sırasız kal yaşamasız ve yalnız” , “Dönemeç sonra bu bir K dönemeci / bir L dönemeci V / ve –i- dönemeci / E E E E /A A A / UUUUUUUU / eteklerinde her şey kırılıyor bu yükseltinin” verebileceğimiz örneklerdendir. Başka biçimlerden bir örnek daha verecek olursak: “o bakmasa pencereler bile boş / o bakmasa bile pencereler boş / o bile bakmasa pencereler boş / sadece o / sadece pencereler / sadece boş”. Buradaki “bile” belirleyicisinin rolü biçimin şekillenmesinde ölçüttür. “Bile” akışı ve ifadeyi değiştirmekte, bambaşka ifadelerle bambaşka şekillere bürünmektedir. Şarkdemir, yeni olanın yolunda “deneysel şiir” diyebileceğimiz denemeler yapmaktadır. “Biçim” ve “deneysel şiir” şiiri zora sokmakta, yanlış algıya sebep olmaktaysa da Şarkdemir’in bu harfiyattan sağ salim çıkacağını savlayabiliriz. Şarkdemir şiirinin hangi kütüğe kayıtlı olacağına cevap arayacaksak bunun ismini çekinmeden “Modern Epik Şiir” diye koyabiliriz. Bu savı, Şarkdemir’in poetik yaklaşımlarından ve bu yaklaşımların şiirine etkisinin mukayesesini yaparak tespit etmiş olacağız.

Esere verilecek tepkinin katı bir şekilde yazar tarafından belirlendiği eserlere ‘klasik’, nerede gülünüp nerede ağlanacağı konusunda izleyicinin az çok muhayyer bırakıldığı ise modern diyebiliriz. Başka bir ifadeyle, yazarın niyeti ile okuyucunun niyeti büyük ölçüde örtüşüyorsa klasik, verilen tepkinin niteliği ve niceliği okuyucu görece serbest bırakılabilmişse modern edebiyatın alanı içindeyiz demektir.”. Şarkdemir şiiri, okuyucuyu kategorize eden bir şiir değildir. Önünü açan, düşünmesine müsaade eden, hareket sahası bırakan bir şiirdir. Kalıp, beklendik ifadeler bulamazsınız. Bir anda, olmadık bir geçişle şiirin oksijeni okuyanı çarpar. “bkz. Türkçe sözlükteki maddeler içinde / eşsiz bir terimdir piknik ama Frenkçe / bu şarko da öyle”. Bu alıntıda kalıba rastlayamazsınız, akış özgündür.

Şarkdemir poetik tespitlerine şu şekilde devam eder: “Karakterin eyleminin(tercihinin) yönü, yani şiirde beliren irade, içe dönükse, lirik; bütünüyle içe kapalı ve dışa açıksa, dramatik; hem içe hem de dışa açıksa epik şiir söz konusudur. Bir başka ifadeyle söyleyecek olursak: Şiirdeki ana düşünceyi yalnızca karakterin iradesi belirliyorsa lirik; ana düşünce ile karakterin iradesi çelişiyorsa dramatik; karakterin iradesi ana düşünceye göre beliriyorsa epik şiirin alanı içindeyiz demektir.”. Epik şiir, lirik ve dramatik şiire göre daha geniş alana sahiptir. Bu da her yanı akan bir ev portresi çizebilir, ancak böyle değildir. Şiirin alanını işaretleyecek olursak disipline edilmiş şiir, ne kadar atılım yapmış olsa da hedefinden şaşmaz. Ancak, epik şiirin alanını züppece kullanmak isteyenler, epik şiiri temsil ettiklerini düşünebilirler. Düşünceleri yanlıştır ve benzinleri ne yazık ki onları yolun sonuna götürmeye kafi gelmeyecektir.

deli değil biliyorum / ama aklını almış belgeseller / bir savaş oyunu uydurmuş kendine / yazı tahtasında çarpılar / çarpılar / çarpılar / cebinde tekinsiz yerlerin haritaları / hiçkimsenin / bilmediği denizlere açıyor kapılarını / karakollar basıyorlar uykularında”. Bu alıntıda, özne şiirin vermiş olduğu rahatın keyfini sürmüyor. Geniş toprakların farkında, bu toprakların etrafını çitlerle çevirmiyor. Özne rahat, öznenin edimleri ve etrafındaki kurgular rahat. Şarkdemir’in bahsettiği tam da bu olsa gerek.” Epik şiir, cesaretin şiiridir…ülküsel bir idealden beslenir.”.  Özne kahramanlık peşindedir, geniş mi geniş haritalarda savaş izleği altında barış için çarpılar türetmektedir.

Şiirde betimlenen kahraman/özne/ben oluş hikayede başrolü kimseye vermez. Zaman zaman ben oluş ile şairin çekişmesi yaşansa da hakim taraf şairdir. İltifat ederek kahramanın yoluna devam etmesine müsaade eder. Şarkdemir, Modern Epik Şiir çatısının altında kahramanın/öznenin/ben-oluşu şu şekilde tarif eder: “Modern Epik Şiir'de kahraman, kutsalın yerine yeni bir kutsal ikame etme gerekçesiyle karşımıza çıkmaz (…) Modern Epik Şiir'in kahramanı, sıradan insan olarak şiirin ayaklarını yere bastırır. O, eskilerin tanrısal insan rüyasından uyanmış, şiiri gündelik hayatın gerçekliğine geri getirmiştir.”. Modern Epik Şiir'in kahramanı bu şekildedir. Toplumla bir arada yaşayan, burnu havada olmayan, düşen bir çocuğu düştüğü yerden kaldıran insan formatındadır. “şarko inanmıyor demokrasiye hiç / inanmıyor bu savaşın biteceğine bir gün / bütün bildiği siperler ve yangın yerleri / o susamış gaziler arasında geziniyor”. Kahraman, gözünden ateş çıkarmaz, olağanın üstünde bir formatta değildir. Halkın içinde gezinir, onlar gibi yaşar, onlar gibi savaşa katılır. Halkla bunların hepsini yapar ancak halklaşmaz, herkesleşmez. Çünkü ifşa etmediği bazı kahramanlık vasıfları vardır. “Şarko! / göklerden icazet almış gibi / bir ulu direğe asılmış / konferanslar veriyor uluorta / çıplak tepelere dikmiş gözlerini”. “Bana göre, bugün için, ideal şiir uzunluğu 55 mısradır, bu aynı zamanda Modern Epik Şiir için yaklaşık olarak en kısa şiir uzunluğudur.” Şarkdemir’in “Yerçekimi Bilgisi” kitabındaki “yerçekimi bilgisi”, ”şarko”, “şarkoname”, “track” ve “anti track” bu ölçüyü şiirinde kullandığına tanıklık edebiliriz. Bu Şarkdemir şiirinin özelliklerinden bir tanesi daha için bizi fikir sahibi kılacaktır.

Uzun solukluluk, süreksizlik, sayıp dökmecilik (isimler, ayrıntılar,listeler), bir temelden diğerine ani geçişler, düzyazı şiir biçiminde pasajlar, yanılsama kurgusu, öz-parodi, konuşma dilinin şiire çekilmesi gibi teknikler..”. Bu tekniklerin kullanımını Şarkdemir şiirinde bulabiliriz. “Bir temelden diğerine ani geçişi” şiirinden örnekleyecek olursak: “pekiy' / aferin sana şarko / hadi pikniğe gidelim” ya da “sayıp dökmecilik” kategorisinde “isimleri” örnekleyecek olursak: “şarkobent / şarkoloji / şarkolot / şarkometre / şarkometri / şarkometrik/…

Şarkdemir şiirini ve poetikasını toparlayacak olursak: Modern Epik Şiir tebarrüz noktası olarak hassasiyeti başat ölçü olarak kabul eder. Hareketlidir, hızlıdır, kaygı taşır ve idealist bir şiirdir. Şiir, töz ve akabinde tözün öznesi olan kahraman/ben oluş etrafında şekil bulur. Kahraman saplantılı değildir, uçarı ve züppeliği kabul etmez. Eli toplum arasında sivrilmeden, herkesleşmeden yaşamaya yatkındır. Burnu havada değildir, yere yakın yaşar. Uzun solukludur, nicelik olarak kabarık dizeler barındırır içinde.

Şarkdemir şiiri ve poetikası yolda yan yana yürüyen ikiz kardeştir. Poetik bağlam oluştuğu anda şiirinde de bu eş zamanlı operasyona rastlarsınız. Çünkü bu poetikanın uyguluma alanı önce bağlamı savlayan şairin şiiridir. Şarkdemir şiiri ve poetikası uzun bir süre gündemimizde kalacak. Hele hele İkinci Yeni Şiiri'nin kapsamından çıkılmak istenilen şu zamanda, bu teklif daha çok sahiplenilecektir. İkinci Yeni karşısında, Modern Epik şiir'in işi pek de kolay değil. Çünkü aşmak istediği duvar, köklü bir yapıya sahip. Ancak neden Modern Epik Şiir, İkinci Yeni Şiiri'nin yaptığını yapamasın ki? Modern Epik Şiir, bu yolda ne zaman ki çok mesai harcadı, değişimi beklemeye başlayabiliriz. Değişim veya Modern Epik Şiir'in zaferi mi? Bunu hep beraber göreceğiz.

İrfan Dağ
twitter.com/irfandag6

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder