SAYFALAR

9 Mayıs 2016 Pazartesi

İstanbul'un bohem hayatı: İntermezzo

“Bir ses seninle aynı yarımadadayız diyor
Ve yitiyor sonra Pera'nın eski bir sokağında.
Pera'nın eski bir sokağını tepiyorum ben böyle her akşam
Her akşam tabanımda senin çamurun."
- İlhan Berk

İstanbul’da Bir Bohem: Fikret Adil
Türkiye’de kültür ve sanatın istediğimiz seviyede gelişememesinden bahsederken, eksikliğini duyduğumuz şeyin hem sıkı bir sanat takipçisi hem de eş-dost ilişkilerinin dışına çıkabilen eleştirmen olduğunu sık sık konuşuruz. “Yaz kitapları”, “Sonbahar kitapları”, “Çok sevilen yazar …. ‘ın en sevdiği kitaplar” listeleri aldı başını yürüdü. Günümüzde eleştirmen sayısının azlığıyla birlikte, eleştirmenlerin tek eksenli yorumları da şikâyet ettiğimiz sıkıntılar arasında. Bu konuyu bir başka yazıda uzun uzun tartışmak isterim.

Fikret Adil, günümüz kültür-sanat evreninde hasret kaldığımız “o” kişidir. Edebiyattan resme geniş bir yelpazede sanat takipçisi olan Adil, aynı zamanda kaleme aldığı eleştiri yazılarıyla da dönemin sanatsal gelişiminde büyük rol oynamıştır. Dönemin sanatçılarının eserlerini eleştirirken kişisel ilişkilerinden bağımsız davranır. Tüm bunların yanında, o yıllarda özellikle Beyoğlu ve Pera’daki yaşantı hakkında en berrak anıları bizimle paylaşır. Yazarın kitaplarını okurken adeta bir fotoğraf karesini inceler gibi hissedersiniz. Fikret Adil’den söz edilirken kullanılan “bohem” tanımlaması, yaşadığı dönemde onun sanatla ne kadar iç içe olduğunu kanıtlar niteliktedir. Kendisi aynı zamanda en önemli resim koleksiyonerlerinden biridir.

Fikret Adil’in yayımlanmış 5 kitabı bulunmaktadır: Asmalımescit 74 (Hikâye - anı), İntermezzo (Hikâye - anı), Beyaz Yollar Mavi Deniz (Gezi notları), Gardenbar Geceleri - Avare Gençlik, Deli Saraylı (oyun, Jean Giraudoux'dan uyarlama). 2000’li yılların başında, Fikret Adil’in kitapları İletişim Yayınları tarafından “İstanbul” serisi içerisinde basıldı. 2015 yılında ise Sel Yayıncılık kitapların yeniden baskılarını “Fikret Adil Kitaplığı” serisi altında okuyucuyla buluşturdu.

Asmalı Mescit, dönemin kültür-sanat çevrelerinin buluşma noktası olarak karşımıza çıkar. Pera ve Galata'yı iki ayrı kutup kabul edersek, Asmalımescit Sokak üstlendiği misyon nedeniyle üçüncü bir kutuptu desek yeridir. Hele Fikret Adil'in Beyoğlu'ndaki bohem hayatını anlattığı "Asmalımescit 74" adlı kitabının ismini aldığı 74 numaranın da çok özel bir yeri vardır. 1930’lu yıllardan itibaren uzun bir zaman boyunca sanat çevreleri tarafından sevilen bir sanat mekanı olan Asmalı Mescit’in günümüzde aynı işlevi sürdürdüğünü söylemek pek de mümkün görünmüyor.

1930’lu yıllarda, farklı sanat alanlarında çalışmaları bulunan sanatçılar, birbirine zıt dünya görüşlerine sahip olanlar da dahil olmak üzere, Fikret Adil’in insanı büyüleyen sohbetinin etrafında toplanıyor. Fikret Adil’in dost meclisleri meşhur… Bu masada kimler yok ki! Necip Fazıl’dan Nazım Hikmet’e, Halide Edip Adıvar’dan Gülriz Sururi’ye; Fikret Adil dönemin kültür ve edebiyat çevresindeki tanınmış isimleriyle bir arada vakit geçiriyor.

Fikret Adil ve Beyoğlu arasındaki ilişki ile ilgili Selim İleri şöyle söylüyor: “Özellikle ‘İntermezzo’ bir roman kurgusunda, bir uzun öykü kurgusunda fakat doğrudan doğruya yaşanmışın izinde yol alır. ‘Asmalı Mescit 74’e gelince, onda bir anı roman havası eser, bütün kişileri adlı adınca anılmıştır. Fikret Adil de bohem hayatın ortasında anlatıcı kimliğinde görünür. En uçtaki yaşantılar anlatıcının söyleminde acılar, duyarlıklar, hüzünler, ruh çılgınlıkları edinir. Mekân hemen hep Beyoğlu ve çevresidir.

İntermezzo (Bohem Hayatı)
İntermezzo (Bohem Hayatı)’nun önsözü, Fikret Adil’in sadık dostu ve bohem hayatının şahitleri arasında olan Hüsamettin Bozok tarafından kaleme alındı. Bu önsöz, okuyucu için çok kıymetli çünkü önsözü okuduktan sonra, kitabı okumaya devam ederken artık bizler de Fikret Adil’in masasına konuk oluyoruz.

İntermezzo’da Rum bir tiyatrocu ile zengin Musevi bir ailenin genç kızları Tina arasındaki tutkulu ve kabullenilmeyen aşkın izdüşümleriyle karşılaşıyoruz. Anlatı boyunca Pappas ve genç sevgilisi Tina’nın hikâyesini okurken aslında asıl tanıklık ettiğimiz dönemin sanat çevresinin arasındaki ilişkiler, bu ilişkilerin kurulduğu mekânlar, sahneler, toplumun sanatçıya bakışı... Tüm bunlar derin analizler ve betimlemelerle okuyucuya sunulmuyor ancak o dönemle ilgili bilgi edinmek isteyen meraklı okuyucular için bir izlek oluşturduğunu söyleyebilirim.

Pappas, her ortamda kadınların ilgisini çeken ve dikkatleri üzerine toplayan yakışıklı bir tiyatrocu. Tina ise ailesi tarafından “iyi yetiştirilmiş” bir genç kadın… Dolayısıyla ailenin gözünde Tina’nın böyle çapkın ve hoppa bir erkekle birlikte olması söz konusu değil. Pappas ve Tina, İstanbul’da mutluluklarını inşa edemeyeceklerini anlayınca arkadaşlarının yardımıyla Atina’ya kaçıyorlar... Tina’nın babası da çok kıymet verdiği kızını geri dönmeye ikna etmek için peşlerinden Atina’ya gidiyor. Pappas ve arkadaşları Tina’yı kurtarmak için bir plan yapıyor ancak sonuç hiç de okuyucunun umduğu gibi olmuyor. Kitap, Pappas’ın okuyucuya sürpriz olan kararıyla son buluyor.

Fikret Adil kitaplarının yeniden basılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Bizi eş-dost ilişkilerinden bağımsız bir şekilde yönlendirebilecek sanat eleştirmeninin var olabildiğini Fikret Adil’in yaşantısında açıklıkla görebiliyoruz. Umarım Adil’i tanıyan-okuyan sanat takipçilerinin sayısı çoğalır; hevesli ve çalışkan eleştirmenlerle Türkiye’deki sanat çevresi daha da renklenir. Bu vesileyle son dönemde hayatımıza giren, bizi heyecanlandıran, sanattaki renkliliğe katkı sağlayan kültür-sanat dergilerine de selam verelim, hak ettikleri ilgiyi gösterelim.

Özge Uysal
twitter.com/ozgelerinuysal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder