SAYFALAR

11 Ağustos 2015 Salı

Sartre ile anıtlaşan öykü

Sartre’nin öyküleri, değişik insanlarla doludur. Huzursuz, başkaldıran, ciddi, idealist kahramanları vardır. Öykü yazarı, yazdığı her öyküyle yer edemeyebilir zihinlerde. Fakat bir öykücü, yazdığı bir öyküyle öne çıkabilir ve ismi o öyküsüyle anıtlaşır.

Jean Paul, Duvar isimli öyküsüyle ismi anıtlaşmış olanlardan. Sartre sömürü ve despotizmi, savaşı eleştirir öykülerinde. Varoluşçuluk felsefesiyle ismi özdeşleşen Sartre’ye göre insan, yaptıkları kadardır. İnsan, kendi yaşamının kararlarını kendisi verebilir. İnsan dilerse kötülüğü yenebilir. Yaptığı tercihler insanı, değiştirecek, konumlandıracak, kim olacağını belirleyecektir. Duvar isimli öyküsünde Sartre, Pablo İbbieta isminde idealist bir insanı öyküleştirir. Pablo, İspanya’yı iç savaştan kurtarmak ister. Falanjistler tarafından yakalanarak mahkûm edilir. Mahkûmiyeti boyunca oradaki insanları gözlemler, diğer mahkûmları anlatır. Pablo’ya arkadaşı Gris’in yeri sorulur. Eğer arkadaşını ele verirse mahkûm olmaktan, idam edilmekten kurtulacaktır. Pablo, hapishanede duvarlar ile konuşur. Ölümü, öldürüleceği ânı düşünür. Değişik bir psikoloji içerisindedir Pablo. Bazen ölümü dalgaya alır. Gece sabaha erdiğinde kurşuna dizilecektir ama bu korkutmaz onu. Coşkun ve müsterih olmaya çalışır.

Kendimi hem yorgun hem de aşırı coşkulu hissediyordum. Sabaha karşı başımıza gelecek olanı, ölümü düşünmek istemiyordum.

Bir an bile uykuya dalıp hayattan kopmak istemez Pablo. Şimdiye değin hesapsız sürdüğü hayat çok değerli gözükmeye başlamış, saniyeler bile kıymetli bir hâle gelmiştir. Mahkûm olmadan önceki hayatında birkaç saat çok kısayken, mahkûm olduktan sonra uzun bir süre gibi gelmeye başlamıştır.

Kırk sekiz saattir uyumamıştım, canıma tak etmişti. Ama hayattan iki saat kaybetmek istemiyordum. Gün ağarırken gelip beni uyandıracaklardı, uyku sersemi arkalarından gidecektim ve ‘gık’ demeden ölecektim. Böylesini istemiyordum. Bir hayvan gibi ölmek istemiyordum. Anlamak istiyordum.

Pablo, kendince bir oyun oynamaya karar verir. Zaten ölecektir, kahramanca ölmeyi tercih eder. Duvarın önüne dizilerek öldürülen insanlara karşı, falanjistlere oyun oynar. Gris’in aslında nerede olduğunu biliyordur, fakat oyununun bir parçası olarak Gris’in mezarlıkta gizlendiğini söyler. Yerinin keşfedildiğini düşünen Gris de bu sırada mezarlığa gizlenmeye gider. Ve falanjistlerce orada bulunur, öldürülür. Öldürülmeyi bekleyen Pablo serbest bırakılır ve başka bir mahkûmdan Gris’in öldürüldüğünü duyar. Hem gözlerinden yaşlar boşanır hem de kahkaha atarak güler. Belki ölümden kurtulur Pablo; ama kendi alayına yenik düşer.

Duvar öyküsünün etkileyici bir mesajı daha vardır. Üç mahkûm aynı mahpustadır. Pablo kendisinin ve diğer iki mahkûmun birbirinden ne kadar farklı olduğunu düşünür. Sürekli kendisini ve diğer iki mahkûmu inceler; yüz çizgilerine, davranışlarına anlam yükler. Üçünün de duvar dibinde öldürüleceğini duyduğunda ölümün insanları eşitlediğini düşünür. Ölüm karşısında her şeyin tahakkümünü yitirdiğini ayrımsar.

Şimdi ise ikiz kardeşler gibi birbirimize benziyorduk işte, salt birlikte gebereceğimiz için…

Hatice Ebrar Akbulut
twitter.com/HaticeA45604005

1 yorum:

  1. Fazlasıyla mükemmel bir kitaptı. Aklımdan hiç silinmeyeceklerden.

    YanıtlaSil