SAYFALAR

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Suç detayda saklıdır

"İyi bir gözlemci tek bir ipucuna ulaştığında sadece olanları değil, ileride olabilecekleri de görmelidir."
- Sherlock Holmes 

Tarihin İlk Danışman Dedektifi
Arthur Conan Doyle, 1887 tarihinde "A Study In Scarlet"i  yayımlattığında edebiyat tarihinin en ilginç karakterlerinden birini yarattığını biliyor muydu acaba? Bu sorunun cevabı muallak olsa da, insanlık tarihinin ilk danışman dedektifi, orijinal metinleri okuyan okumayan herkesin zihninde ağzında bir pipo, kafasında bir avcı şapkası ve elinde büyüteç ile yer etti. Öyle ki o ve dostu/yardımcısı doktor Watson sayısız defalar taklit edildi, başka karakterlere bel kemiği oluşturdu. Özellikle yakın tarihte televizyonlarda seyrettiğimiz Gregory House ve arkadaşı Wilson bu etkilenmelere örnek gösterilebilir. Son zamanlarda Robert Downey Jr. ve Jude Law ile sinemalara, Benedict Cumberbatch ve Martin Freeman ile bir BBC serisine konuk olan efsane, ülkemizde de Martı Yayınevi başta olmak üzere pek çok kez derlenen öyküleri ile kitapçılarda yerini aldı.

Zekaya Güzellemeler
Bugün hâlâ hikâyelerde karakterlerin yaşadığı Londra'daki Baker Sokağı 121B'ye mektup gelmesi Sherlock Holmes'un ne kadar sevildiğine önemli bir delil kabul edilmektedir. Onu diğer tüm polisiye karakterlerinin şövalyesi saymamıza neden olacak bu sevginin en önemli sebebi, aslında dedektifimizin hikayelerinin insan zekasına methiye düzen niteliğidir. Bu sebeple bu esasında insanın ruhuna değil, aklına kitaptır. Şahsen bir Sherlock Holmes hikâyesi okuduğum her seferinde kendimi en az 2-3 gün boyunca daha zeki hissettim. Detaylara odaklanmaya başladım, sonuç çıkarmaya çalıştım. Bunun Bay Holmes'un suçları çözme tarzı ile alakası yeterince aşikârdır. Zira, dedektifimizin en önemli yeteneği, gözlemleme-sonuca götürme marifetidir. Karakterimiz içinden çıkılmaz cinayetlerde  -kapalı oda gizemi*- yahut faili oldukça meçhul suçlarda -whodunit tipi polisiye**- herkesin gözünün önündeki bilgileri doğru yorumlayarak, finalde esrar perdesini ortadan kaldırır. 240 ayrı sigara külü gibi istisnalar hariç bu hikâyeler çoğu kez okuyucusuna da suçu onunla birlikte çözme imkânı verir, fakat pek nadiren okuyucu bu akıl dövüşünden muzaffer ayrılır. Çünkü yetenekli bir polisiyeci olan Doyle, sizin kendinizi zeki sanmanıza izin verdikten bir iki sayfa sonra, düşündüğünüzü Watson'a söyletir fakat Sherlock bu teoriyi bozar ve finalde her şeyi açıklar.

Örneğin bay Holmes, Watson'ın kendisine incelemesi için verdiği bir saatten, Watson'ın ağabeyi hakkında kişilik yorumları yapabilmiştir. Bunu yaparken önce nesneyi inceler ardından bu gözlemleri hakkında teoriler üretmeye başlar. "...Saatteki çizikler ve göçükler sahibinin saati anahtarlarla ve bozuk paralarla birlikte cebinde taşıyan dikkatsiz biri, onu savaş sırasında kullanmış biri veya bir hayvanın onu ağzına almasına izin veren biri olmasıyla açıklanabilir. Kurma deliğinin etrafındaki çizikler ise saat kuran kişinin el-göz koordinasyonunun çok iyi olmadığını gösteriyor. Bu koordinasyon bozukluğunun sebebi beyindeki bir hasar, körlük, sarhoşluk veya hasarlı yollarda at arabasında giderken saati kurma alışkanlığı olabilir." R. Riggs- Sherlock Holmes El Kitabı /Nemesis Kitap

Suçlarda da aynı şekilde bir çok teori üreten Holmes, imkansız olanları çıkardığında her seferinde mutlak gerçek ile karşılaşmaktadır. Bir konuda tıkandığında elinde yeterince veri olmadığını söyleyerek, teorilerinden herhangi birine delil aramak için tek başına yürüyüşlere çıkar ve cevabı bulmadan da dönmez.

Hâlâ daha insan
Sherlock Holmes, metinleri hiç okumamış insanların gözünde katıksız bir zekadan ibaret olsa da, A.C. Doyle karakteri bir makina olarak yaratmamıştır. Kendi zihnini günümüzün işlemcileri gibi sırf problem çözmeye ayıran Sherlock, hâlâ daha bir insandır ve insanca kusurları, insanca eksikleri vardır. Örneğin bir kokainmandır, huysuzluğu onu sosyal olarak kabul edilemez kılmaktadır ve herhangi bir kadın veya erkek ile sevgililik olarak değerlendirilebilecek bir ilişki kurmamıştır. Bunun yanında Doyle, Sherlock'a hayran olan ve onun maceralarını bize aktaran Watson'ı bir çapkın, sosyal hayatta sevilen, huysuzluk etmeyen bir karakter olarak resmeder. Üstelik kimi zaman karakterimiz; suçları çözememekte, kimi zamansa polis dedektifi Lestrade ve Scotland Yard'daki arkadaşlarına gerçek suçluyu intikal ettirmeyerek mevcut adalet düzenine muhalif tespitlerini sunmaktadır. 

Irene Adler ile yakınlaştığı ve Doyle'un "en sevdiğim 12 Holmes hikayesinden beşincisi" dediği A Scandal in Bohemia 'da olduğu gibi karakterimiz kimi zamanlarda da önyargılarını yıkarak hayat dersi çıkarmaktadır.

Bu yazının neden yazıldığı hakkında
Aslında amatör bir kitap tanıtımına dönüşen bu yazıyı gerekçelendirmem gerekirse, Holmes gerçekte bir alt-tür olan polisiyelerin aslında çerezlik okumalar olmadığını, güzel vakit geçirtmekten daha fazlasını yapan kitaplar olduğunu da bize göstermektedir. Bu anlamda geçmiş bize mütemadiyen sunulan, karısını/çocuğunu yitirmiş alkolik polisin maceraları klişesini haksız çıkarmakta; yalnız ama mutlu, güneş sistemine dair bir fikri olmayan ama zeki, gizemden başka hiçbir Kadın'a ilgi duymayan, kanunun öbür tarafında olsa kendisinin en tehlikeli suçlu olacağını bilen bir karakter sunmaktadır.

Kadınlar ve Erkekler.

Sherlock Holmes size gözlerinizin neler görebildiğini, kulaklarınızın neler duyabildiğini hâlâ daha anlatmaya hevesliyken, en azından bir öyküsünü okumadan bu hayattan göçüp gitmek bence bir eksikliktir. Piponuzu yakın, büyüteçinizi alın ve Londra'nın gri dumanlı sokaklarında; fahişelerin, denizcilerin ve katillerin arasına karışın. Her şeye birkaç kez dikkat edin ve sakın unutmayın:

"Bir suçu çözmenin ilk prensiplerinden biri, her ne kadar önemsiz gibi görünse de, hiçbir ayrıntıyı atlamamaktır."

Yalım Yarkın Özbalcı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder