SAYFALAR

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Modernitenin kafesinden kurtulmak isteyenlere

Bir çocuk dünyaya geldiği andan itibaren bir yetişkinin kaderini ne kadar değiştirebilir? Başarılarla dolu bir hayata daha fazla ne katabilir?.. Müzik insan ruhunu nerelere taşıyabilir?.. Peki insan ruhu nasıl özgürleşir?..

"Musikimiz, bizim için, varlık felsefemizin aynası olmuştu. Hatta, pusulamız!"

Prof. Dr. Mim Kemal Öke tüm bu soruların cevabını “Aşkla Dans/ Türkler, Tasavvuf ve Musiki” kitabında veriyor merak edenlere.

Down Sendromlu bir evlat sahibi olarak yaşamında zorlu bir dönemece giren Öke, kızının özel hastalığı sayesinde bu zorluğu çok önemli bir avantaja çevirir edindiği tecrübelerle.

Aynı kaderi deneyimleyen pek çok ebeveyn gibi ilk zamanlarda “vurgun” yemiş hissi yaşayan Öke, kendi tanımınca “ilahi bir tecelli” sayesinde kızıyla farklı bir yolculuğa çıkar ilerleyen zamanlarda. Asıl kimliğini, kişiliğini ve ruhunu bulduğu bir yolculuğa...

"İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır?”
- Yunus Emre

Ailecek çıkılan bir Ege yolculuğunda, kızının Yunus Emre'nin biri ilahisi vasıtasıyla müzikle arasında kurduğu bağı farkeder; o andan itibaren müzik (Türk Tasavvuf Musikisi) hayatlarının en seçkin kısmına oturuverir. Terapi amaçlı beraberce katıldıkları müzik, ritim ve raks dersleri yaşadıkları dramı büyük bir keyfe dönüştürür. Mim Kemal Öke, siyasetçi kimliğinden sıyrılıp müzikolojinin içinde bulur kendini. Yaptığı incelemeler sonucu, âlemde her şeyin bir titreşim hali içerisinde olduğu ve bu titreşimlerden enerjinin ortaya çıktığı bulgusuna varır. Ona göre ilahi güç kendisini ritim ve ton, diğer bir deyişle müzik aracılığı ile kendini belli eder.

“Tanrı en büyük müzisyendir.”
- Yunan Hermetik Kozmolojisi

Dramatik bir şekilde başlayıp, keyifli bir yolculuğa dönüşen bu deneyimlerini “Aşkla Dans” kitabında çeşitli başlıklar altında anlatan Öke; Uygarlık, çağdaş dünyanın yalnızlığı, değişen zamanlar ve insan ruhunun arayışı üzerine yoğunlaşır. Nietzsche, Goethe, Mevlâna, İbn-i Arabi, Lao-Tzu gibi geçmiş zamanlara damga vuran önemli filozofların yanı sıra, şimdiki zaman ilim insanlarından alıntılarla iddialarını desteklerken, müziğin kökenine inerek Orta Asya'dan Afrika ve Amerika'ya kadar uzanan bir müzikal keyfi yaşatır okuruna.

“İnsan ne olduğunu, gerçek varlığını inkâr eden tek yaratıktır.”
- A. Camus

İnsanlığın varoluşsal ıstırabının ilacının tasavvuf, musiki ve raksta olduğunu iddia eden yazar, insanın metafiziksel derinliğe Aşk'la varabileceğini öne sürer. Aşkın insanoğlunun uygarlaşma misyonunun “burağı” (aracı) olduğunu vurgular. Birlik görüşünün (Vahdet-i Vücut) Organik Dünya Görüşü'nü, dünyanın ezeli ve ebedi mükemmelliğini sağlayabileceğini dile getirir.

“Katreler ırmağa, ırmak erdi bahre, cem olup, karışup birbirine hâlâ o derya olmuşuz.”
- Niyazî-i Mısri

Mim Kemal Öke, bu denemesiyle zamanın ruhu olarak “Organik Dünya Görüşü” yerine, “Mekanik Dünya Görüşünü” ikame edenlere karşı bir duruş sergiliyor. Ona bu duruşu sağlayan ise kızıyla birlikte yaşadığı müzikal, ruhsal, manevi deneyimler oluyor.

“Modernite dediğimiz dünyaya bakış açısı bir anda değil, yüzyılları deviren bir süreç şeklinde Avrupa'da gerçekleşmiş ve oradan bütün dünyaya yayılmıştı. Ve modernleşme uzmanların da kaydettiği gibi Batı'nın geçmişinde üç büyük devrimin birbirlerini tetiklemeleri sonucunda karşımıza yeni insanı çıkartmıştır: Modern insan! Daha doğrusu modernitenin kafesindeki insan!”

Modernitenin kafesinden kurtulup musiki ile ruhunu özgür bırakmak isteyenlere...

Ahu Akkaya
twitter.com/diviniacomedia

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder