SAYFALAR

8 Şubat 2013 Cuma

Ev'in rüzgarını özleyenlere

Bejan Matur’un ilk şiir kitabı rüzgar dolu konaklar. Kitabı elime ilk 99 basımı haliyle, sayfaları safransarı olmuş bir şekilde alıp kokusunu içime çektiğimde evimden çok uzaktaydım, ve aklıma ilk gelen annem oldu.

Kitabı açıp birkaç sayfa çevirdiğimde ise şiirlerde anne, rüzgar, ay ve masal kelimelerinin ne sık tekrarlandığını fark ettim. Bu kitap, Bejan’ın küçük bir kız çocukkenki rüyalarının şiiriydi şüphesiz..

Diğer şiirlerini de okuyanlar bilir eğer, Rüzgar Dolu Konaklar’da sık sık adı geçen gümüş kemer, kilimler, dövmeli kadınlar, kadifeler, avlular gibi kullanımlar, şiirin hikayesinin doğuda geçtiğini iliklerinize kadar hissettiriyor bu kitapta..

Şairin kadınlığı, özellikle "Yol Ağıdı" kısmındaki dizeleriyle hissetsem de hiç umulmadık yerde karşıma çocuk yanıyla "evimizi bağışla tanrım n’olur. dokunma sofamıza. orada gülebiliyoruz ancak"  tarzındaki dizeleri çıktığında masumiyet ve saflıkla birdenbire karşılaştım..

Babasız bir ev, savaştan dönecek oğlunu bekleyen bir anne, ve evden çıkıp rüzgâr dolu konaklara giden dört kız kardeşin hüznü de saklı bu 114 sayfalık şiir kitabında.

"Ayın sevgili tanrıçası Sin”  deyişindeki gibi kimi yerde kullanılan dinsel göndermelerde çok ince bir çizgide mitolojik inançlar görülse de "bozkırın iyitanrısı rüzgâr" derken bozkır özlemi saklıyor kitapta şair. Şiirleri okurken kendinizi Mardin’de ya da doğudaki herhangi bir şehrin büyüsünde hissetmemeniz mümkün değil. Özellikle orayı benim gibi hiç gitmeden çok özleyenlere tavsiyedir bu şiir kitabı.

Ama her kadın şairde; Didem’de, Birhan’da, Nilgün’de olduğu gibi Bejan’da da belirgin bir hüzün ve yarım kalmışlık söz konusu.

Kitap sayfalarının hızla çevirip yüzüme tutmayı ve kokusunu içime çekmeyi çok severim. Ama bu şiirlerin tadına baktıktan sonra kitaptan gelen kokuda yüzünüze esen hafif bir rüzgar, avluda abisi ve kız kardeşleriyle oynarken şarkılar söyleyen bir kız çocuğunun göğe kilitlenişi, ve annesinin yollara uzun uzun bakakalmışlıklarını sakladığı dualar var..

"şu batan gün bile,
gideceği zamanı bildi
biz neyi bekliyoruz
ne kadar sürecek daha.."

Bu kitabı kesinlikle orta şekerli sütlü bir türk kahvesi ve yanında hafif bir etnik doğu müziğiyle naçizane tavsiye ederim, şimdiden afiyet olsun..

Hilal Yıldırım
twitter.com/caydemleyelim

1 yorum: