SAYFALAR

20 Şubat 2013 Çarşamba

Delirmekten korkmak ya da korkudan delirmek isteyenlere

2009’un yavan geçen sonbahar günlerinde biz yerimizde zıp zıp zıplıyorduk. Bunun nedeni Hakan Günday’ın yeni romanının çıkacağını haber almamızdı. Adı Ziyan olan roman bir türlü gelmiyordu. Sonunda roman geldi, romanla birlikte korku da geldi, korkuyla birlikte “delirme” fikri kafamızdan aşağı boca edildi.

Marifetli kalemin sahibi kitabın arka kapak yazısında, “Aksın içlerine hayatımın zehri. Yirmi adet mermi. Muhteşem! Hepinizi geberteceğim. Ama hepinizi” diyordu. Aklımızı başımızdan alıyordu.

Takdir edersiniz ki, Azil’den sonra nasıl bir romanla karşılaşacağımızı tahmin edemiyorduk. Romanlarının birbirini izleyiş sırasında herhangi bir çıkarım yapmak mümkün olmuyordu. Zaten Günday romanlarının en büyük heyecanı da bence burada yatıyordu. Öngörülemezlik!

Azil’de bolca artistik felsefe patinajları yaptıran yazarımız, Ziyan’ın kapağında yüzümüze haykırıyordu. Başarılı bir kapaktı, çünkü okurların zihinlerinde ilk beliren düşünce “asker” oluyordu.

Doğu’da askerlik yapan bir gençle tanıştırdı bizi Günday. Sonra onun tek başına çok yalnız olduğunu düşündü ve o nöbet tutarken bir oyun arkadaşı daha çağırdı: Atatürk’e suikast girişimden yargılanarak idam edilen Ziya Hurşit. Bu beklenmedik karşılaşma beraberinde bir kamyon dolusu olaylar getirdi. Issız, soğuk ve farklı dilleri konuşan bir toplumda yaşayabilmenin, her şeye rağmen varolabilmenin mücadelesine tanık olduk.

Hakan Günday’ın roman yazmaktaki temel nedeni sorular sormaktır. O kadar çok soru işaretsiz soru sordu ki Ziyan’da, nefesler keskin bıçaklarla kesildi. Olayın kurgusu, bireyin toplum içinden toplum dışına nasıl da alelade kayabildiği gerçeğiyle örülmüştü. Peki bu durumda öfkesiz bir Hakan Günday karakteri düşünebiliyor musunuz? Mümkün değil. Askerin öfkesinin ayyuka çıktığı noktada Günday şu alıntıyla terk edilmiş bir duvar dibinde tekmeliyor insanoğlunu: “Bireyin halka duyduğu nefret daim olmalıdır.” (Georges Darien)

Romanı sadece askerlik yapan erkeklerin dramı diye düşünenler varmış. Yazık. Asker olmak burada basit bir motiftir aslında. (Tüm roman askeri bir kışlada geçse de…)

Ziyan, herkesin korku karşısındaki çaresiz delirmelerini konu ediniyor kendisine. Ziyan’daki delirmek fikri alışılmışın biraz daha dışında, Gündayca bir fikir; bıçağın kemiğe dayanmasıyla ilgili bir fikir, nefretle yoğrulmuş bir fikir. Korkmakla delirmek arasındaki dengeyi tutturan bir fikir!

Tuna Bahar
twitter.com/tuna_bahar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder