Saruhan Doğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Saruhan Doğan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Aralık 2018 Salı

Âlem içinde bir âlem

"...bil ki senin kendin de bir hayalsin; idrak ettiğin her bir şey ve "bu ben değilim" dediğin her bir nesne de bir hayaldir. Şu halde bütün varlık alemi de hayal içinde hayaldir."
- İbnü'l-Arabî, Fusus'ül Hikem

Artık herkesin az çok bildiği, herkesin dilinde olan yazarların kitaplarını okumaktan sıkılmışken yeni bir şeylerin arayışına girmiştim. Böyle bir dönemde Arka Kapak'ın -ne yazıkki kapandı- 34. sayısında H. Handan Arıkan'ın bir yazısı ile tanıştım Hodbinler romanıyla. Dergideki o güzel yazının vesilesiyle, aynı zamanda Saruhan Doğan'ın ilk romanı olması hasebiyle ve elbette o dönem yeni çıkmış bir kitap olmasıyla cezbetti beni Hodbinler. İyiki de bu denk geliş oldu çünkü kitabı bitirdiğimde yüzümde ki yeni ve güzel bir şeyi keşfetmiş olmanın mutluluğunu hissedebiliyordum.

Hodbinler dili itibariyle hatta bazı karakterleriyle bize eski romanları hatırlatıyor ancak günümüzden bir zamanda geçmesiyle bu dönemi de es geçmiyor. Günümüzde yazılan bir çok romanın aksine lisana çok önem veren Saruhan Doğan, kurduğu uzun cümlelerle -gerçekten çok uzun- ve enfes betimlemeleriyle insanı hayrete düşürüyor. Bu konuda size bu iddiamı güçlendirecek bir alıntı sunabilirim.

"...Dimağı bu müphem idrakin vecd hal ile bulanıklaşırken ruhu karşısında duran güzelliğe doğru bir arzu ve vuslat çağıltısıyla akıyor, saadet hülyasıyla kamaşan gözleri elmastan birer cihan gibi parlıyor, mai gökyüzünün ve mai suların hiç son bulmayacak bir hazan mevsimini haber veren sükutlarının şefkat dolu tecellisiyle Taci o güne kadar hakikat bildiği alemden uzağa, bir rüya ülkesine uzanıyor, o güne kadar tahayyül edemeyeceği bir şekilde bir hissedişle hassas kalbinin pare pare titrediğini sadece aşıklara mahsus bir kabullenişle fark ediyordu."

Roman eski dönemlere bir nazire gibi Üstad Efgan'ın kendi tabiriyle ağdalı cümlelerle başlıyor ancak genç romancınında kendi dilini bulmasını istiyor. Zaten bu romanda Üstad Efgan ve genç romancı karakterleri üzerinden bir yandanda roman yazarlığını hicveden bir eser.

Genç romancı hayranı olduğu üstadı bulabilmek için arkadaşının tavsiyesi üzerine bir roman yazmaya başlıyor ancak üstadın ve gencin romanı birbirine girince iş çığrından çıkıyor, alay dozu yükseliyor ve roman sürreal bir kurguya geçiyor. Çocukluktan gelen bir aşk üzerinden şekillenen ve diğer aşk hikayeleriyle birlikte vücut bulan Hodbinler, bizi kendimizle yüzleştirmekten çekinmiyor ve hayata, gerçeklere dair düşündürmeye başlıyor.

Ayrıca kitapta en çok ilgimi çeken konulardan biri olan roman mı daha gerçektir yoksa gerçek mi tartışmasıysa üzerine epeyce düşünmeye değer.

"Peki o zaman üstad bu dünya gerçek mi? Bu dünyayı da beş duyumuzla anlıyoruz. Bu dünyanında aslında gerçek olmadığını, bir rüya olduğunu söyleyen büyük bilgeler oldu. Büyük mutasavvıf, Şeyh-ül Ekber İbn-ül Arabi aynen bunu söyledi, Eflatun "Burası gerçek değil, siz karanlıkta yaşayan körlersiniz" dedi. Ya haklılarsa ve asıl gerçek zaten burası değilse? Ya burası da bir romansa? Bizler de aslında gerçek insanlar değil de mesela şu anda masanın başında bu satırları yazmakta olan bir müellifin uydurmalarıysak?"

Hodbinler zengin lisanıyla, kurgusu ve çok katmanlı yapısıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Yeni bir heyecan, yeni bir isim, özgün bir eser arıyorsanız yahut bu çağa ait hissetmeyip bu çağdan da kopamıyorsanız, Hodbinler okunmak için sizi bekliyor.

Hasan Köstek
twitter.com/nefesvebugday