Mustafa Alican etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mustafa Alican etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Mayıs 2016 Salı

Kan ve talan: Moğollar

"Tanrı benimle konuştu. Bütün yeryüzünü Timuçin ve evlatlarına verdiğini, ona Cengiz adını koyduğu söyledi."
- Teb Tengri

"Onlar benim atlılarımdır. Bana isyan edenlerden onlarla intikam alırım" şeklindeki kudsî hadisin Cengiz Han ve atlıları için söylendiğine kuşku yoktur."
- Cüveynî, Târih-i Cihangûşâ

"Hiç kimse onlara engel olamamış, kimse karşılarına dikilmemiş ve İslam diyarının hükümdarları da girdikleri deliklerinde saklanıp durmuş, hiç kimse onlara karşı çarpışmamıştı."
- İbnü'l-Esir


Selçukluları Yeniden Keşfetmek: Büyük Selçuklular, Osmanlı'dan Önce Onlar Vardı: Türkiye Selçukluları ve Türklerin Kayıp Yüzyılı: Beylikler Devri Türkiye Tarihi kitaplarından tanıdığımız Mustafa Alican bu kez 13. yüzyılın başında tarih sahnesine çıkan ve günümüzde hâlâ konuşulan etkilere imza atmış Moğollar üzerine bir çalışmayla okuyucunun karşısına çıkıyor. Türk tarihinin en önemli sayfasını teşkil eden Selçuklu devrinden bahsederken Moğolları es geçmek imkânsız olduğu gibi, Cengiz Han'ın kurduğu bu ilginç devletin üzerine kayda değer çalışmaların son derece az olduğu da bir gerçek. Fakir, tarih kitaplarını -bilhassa yazarını çok iyi tanımadıklarımı- almadan evvel muhakkak kaynakçasına bakarım. Mustafa Alican'ın her ne kadar diğer kitaplarını okumuş olsam da yine kaynakçaya bakmaya gerek duydum. Bunun sebebi, kendime çapraz okuma yapabilme imkânı sağlamak. Zira Mustafa hoca klasik tarih kaynaklarından ve metinlerinden yararlandığı gibi Emil Michel Cioran gibi yabancı filozofların yanında Dücane Cündioğlu, İhsan Fazlıoğlu, Ahmet Yaşar Ocak gibi İslâm-Türk bilim ile tasavvuf tarihi üzerine ciddi çalışmalar yapmış bilginlerimizden de istifade etmiş.

Neden Moğolların tarihi hâlâ önemini koruyor? Bu sorunun cevabı tarih biliminin "hâlâ" kelimesini kabul etmeyişinin dışında çok büyük beşeri, coğrafi ve iklim değişikliklerinin dahi Moğollar sebebiyle değiştiğini, bu değişikliklerin sebep olduğu vakaların günümüzde iyice belirginleştiğini bilimsel raporlardan dahi öğrenebiliyoruz. Carnegie Enstitüsü Küresel İklim Bölümü tarafından yapılan bir araştırma şöyle diyor: "Moğol istilası esnasında ölen insanların sayıca çok olması küresel iklim değişikliğine neden olmuştu. Buna göre, istilacılar tarafından işgal edilen uçsuz bucaksız toprakların sürülememesi sonucu oluşan ormanlaşma, atmosferden daha fazla karbonun temizlenmesine sebep olmuş, yapılan hesaplamalarda bir hata yoksa yaklaşık 700 milyon ton civarında karbonun temizlenmesi ile yerkürede meydana gelen soğumanın düzeyi, tarihte ilk kez insan eliyle gerçekleşen bir küresel iklim değişikliğine yol açmıştı.". Nitekim Moğolların tahrip ettiği bölgelere de seyahat etmiş olan İbn Battuta'nın eserlerinde bu bölgelerin uzun yıllar boyunca kendilerini toparlayamadığı da yazmaktadır. Şeyh Sadi-i Şirazi de şöyle demiştir: "Dicle nehri, bundan sonra kan deryası olarak akacak ve cenûba doğru cereyan eyleyecek olursa Hicaz hurmalıklarının toprağını kanlı çamur hâline koyacaktır."

Kapağındaki "tarihi roman" havasına kimse aldanmaması için böyle uzun bir giriş yapmak istedim. Zira Moğollar üzerine temelin yanı sıra ciddi bilgiye erişmek için bu kitap bir kılavuz niteliğinde. Umarım hak ettiği kıymeti görür ve okullarda da öğrencilerin yararlandığı bir kitap olur. Toplam on bölüme ayrılmış kitap Cengiz Han'ın Yasası ile başlıyor. 30 defterden oluşan bu yasa günümüzde ciddiyetle incelenmeye devam ediliyor. Şeriata uyduğuna dair yorumlar da var üstelik. Mustafa Alican, yasaların aileyi, namusu koruduğunu şöyle dile getiriyor: "Moğollar arasında eski zamanlardan beri kan davalarına ve anlaşmazlıklara neden olan kadın kaçırmayı yasaklayan Cengiz Han, kadın satmak ve çocuk kaçırmak gibi suçların da en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini vazetmişti. Yine kuşkusuz bütün cinsel suçların yanında zina etmek de yasaktı ve ister nikâhlı eşten isterse cariyeden doğsun bütün çocuklar meşru olup eşit haklara sahipti. Cinsellikle ilişkili suçlar genelde ölümle cezalandırılıyordu."

Moğolların yükselişiyle ve fırtınasıyla devam eden kitabın kronolojik bir ilerleme sürmesi okumayı kolaylaştırıyor. Alaaddîn Ata Melik Cüveynî'nin "Geldiler, yıktılar, yaktılar, öldürdüler, götürdüler ve gittiler" diyerek anlattığı Moğollar, Semerkand'da on binlerce insanı katletmiş, İran ve Kafkasya'nın altını üstüne getirmiş, korkunç işkencelere imza atmışlardır. Saint Quentin'de Tiflis'te yedi bin kişiyi öldüren Moğol ordusunun daha sonra bu ölülerin her bin tanesini simgelemeleri için de yedi cesedi ayaklarından astıkları yazar. Tebriz'e yürümekten vazgeçip Beylekan'a yürüyen Moğol ordusu buralı kadınlara tecavüz etmiş, hamile kadınların karınlarını yarıp ceninlerini dışarı çıkarmış ve bununla da yetinmeyip(!) ceninleri kılıçtan geçirmişlerdir. Yasalarına göre kendi toplumlarında yasakladığı bu hareketleri diğer topluluklara uygulayan Moğolların küstahlığını ve korkunçluğunu yalnız tarih kitapları değil dönemin felsefe ve tasavvuf kitaplarında da okumak mümkündür.

Kerimüddin Mahmud-i Aksarayî, Moğolların Anadolu'daki etkilerini anlatırken "ülkede hüküm süren emniyet, güven, adalet ve ihsan kuralları kayboldu" der. Selçuklu siyasetinin fiilen çökmüş olduğu bu dönemlerden Moğollar tam olarak etkin istifade edemediler ve nitekim Cengiz Han'dan sonraki otorite boşluğu iyice ortaya çıktı. Oğullar ve torunlar arasında bölüşülen Moğol toprakları birlik olamadı ve çeşitli yerlerde Moğol devletçikleri kuruldu. 1220'de Cengiz Han liderliğinde başlayan Moğol istilalarını Tahirü'l-Mevlevî şöyle özetliyor: "Altı yüz sene zarfında nice emeklerle vücuda gelmiş ve hatta kable'l-İslamki akvam ve ümemden kalmış olan nice asar-ı ümran, nice kütüphaneleri, nice medreseleri, rasadhaneleri imha eylemiştir."

Kitap, merak edilen soruların cevaplanmasıyla bitiyor. İslam medeniyetinin çöküş nedeni olarak Moğol istilasının görülmesi, küresel ekonominin temelleri, Pax Mongolica ve Moğol çağının dinsel manzarası, istilanın entelektüel alandaki tesirlerinin dışında "Cengiz Han Türk müydü?", "Moğollara Tatar denmesinin nedeni neydi?", "Moğollarla Türkler arasında nasıl bir ilişki  vardı?", "Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Moğol ajanı mıydı?" gibi sorular da cevaplanıyor.

Şubat 2016'da Timaş Yayınları'ndan çıkan bu kitap, Moğol tarihi üzerine en ciddi eserlerimizden biri olacaktır şüphesiz.

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf