Midak Sokağı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Midak Sokağı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Kasım 2012 Pazartesi

Küçük insanların büyük duyguları

Sokak benim için bütün bir dünyanın sembolüdür, dünyayı nasıl görüyorsam sokağı da öyle biçimlendirdim” diyor ve Midak Sokağı'nın hikâyesini anlatmaya başlıyor Necip Mahfuz.

Arap yarımadasının Yaşar Kemal'i olarak anılan Mahfuz, realist bakış açısıyla, arka plana toplumsal sorunları yerleştirerek küçük insanlar üzerinden büyük olayları dile getirir. Bu insanların büyük hırslarını, aşklarını, acılarını, hayalkırıklıklarını, mutluluklarını anlatır. Romanlarının büyük çoğunluğu çok sevdiği, Nobel ödülünü almak için bile dışına adım atmadığı ülkesi Mısır'da geçer. Nil Deltası'ndan Kahire'nin sokaklarına kadar uzanır hikâyeleri. Mısır'ın tüm değer yargılarını gündelik yaşam içerisinde irdeler.

Romanın ana karakteri, ismini de aldığı Midak Sokağı'dır. Geleneksel değerlerine tutunan sokak, gelişen Kahire'ye ayak uyduramamaktadır. Mahfuz ilk sayfalardaki betimlemeleriyle sokağın içine çeker okurunu. Evlerin, dükkânların, Kirşa'nın kahvesinin birer sakini oluruz biz de. Yoksulluktan bıkan ve gözünü yükseklere diken güzel Hamide, Hamide'ye aşık genç Abbas ve yaşlı ama zengin Selim ve Hamide'yi düşlediği hayata ulaştıracağını vaadeden İbrahim Faraj romanın diğer baş karakterleridir.

Hamide Midak Sokağı'ndan kurtulmanın yollarını ararken Abbas ve Selim'i kendi hayallerinden çok uzakta, sönük, geleneksel adamlar olarak görür. Kahire'nin ışıklı caddelerinde yürüdüğü bir gün yakışıklı ve gizemli İbrahim Faraj karşısına çıkar ve ona düşlediği hayatın kapılarını aralar. Hamide, Faraj'ın çağrısına uyup peşine düşer fakat çok farklı bir dünyayla karşılaşır. Önce direnir ama sonra kaderine razı olur. Geride kalbi kırık bıraktığı Abbas'la yolları bir gün tekrar kesişir. Onları trajik bir son beklemektedir.

“Aşktan ölen insan kederli ölsün; ölüm olmayan aşkta hayır yoktur.”

Mısır Edebiyatı'nın baş yapıtlarından Midak Sokağı'nda göze çarpan Batılılaşma sorunu, sınıf atlama, lüks yaşam düşkünlüğü gibi kavramlar Osmanlı-Türk romanının pek çok önemli eseriyle benzerlik göstermektedir. Doğu-Batı değerlerinin, dini gelenek ve göreneklerin karşılaştırması her iki ülke edebiyatının da ele aldığı temel öğelerdir.

Doğu Masalları'nı andıran bir atmosferde, küçük insanların büyük duygularına tanıklık etmek istiyorsanız Midak Sokağı'ndan ağır adımlarla geçmelisiniz.

“Zira her şeyin bir sonu yok mudur? Evet, her şey nihayetine varır.”

Ahu Akkaya
twitter.com/diviniacomedia