Joseph Incardona etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Joseph Incardona etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Haziran 2012 Cuma

Karanlık bir aşk hikayesi okumak isteyenlere

“Hep aynı şeyleri okumaktan sıkıldım, hep aynı yazarların kitapları gündeme getiriliyor” diye dert yanıyorsanız sizi böyle alalım. Zira elimizdeki Joseph Incardona kitabı hepimiz için iyi bir seçenek olma özelliğini taşıyor.

Önce yazarı mercek altına alalım: Joseph Incardona, 1969 Lozan doğumlu. Cenevre’ye yerleşmeden önce Paris ve Bordeaux’da yaşadı. Sanat Sosyolojisi profesörü olan Incardona, halen Cenevre Etnografi Müzesi’nde danışmandır ve 2003’ten beri Bordeaux, Paris ve Cenevre’de kurduğu yazı atölyelerinde dersler vermektedir. Oyun ve film senaristliği de yapmaktadır.

Gelelim 220 Volt’a... İlk romanıyla kimsenin ilgisini çekmeyen yazar Ramon Hill, son iki romanıyla meşhur olmuştur. Dolayısıyla onun bu popülaritesi ilk romanının da tekrar gün yüzüne çıkmasının, yeni ve büyük boyutlarda basımının yapılması demektir. Üç romanı olan meşhur yazar iki çocuk sahibidir. 4. romanı için yakın dostu ve menajeri onu sürekli sıkıştırmaktadır ve Ramon’un karısı Margot bu duruma müdahale edecektir. Margot, Ramon’u yanına alarak evlerinden ve iki çocuklarından kilometrelerce uzakta bir çiftlik evinde sessiz sakin 15 gün geçirmeyi amaçlamaktadır. Hem dünya tarihinin en eski ve karmaşık ilişkisi olan kadın – erkek (karı – koca) sorunlarına çözüm arayacaklar, hemde Ramon’un 4. romanını bitirmesini sağlayacaklardır. Ramon gitmemek için her şeyi dener ama sonunda zamanı geldiğinde çok inatçı olabilen karısına boyun eğmek zorunda kalır.

Bu kısa roman arka kapakta dendiği gibi “karanlık bir aşk hikayesi”ni anlatmaktadır. Modern kent hayatında insanların önceliklerinin farklılıklar gösterebilmesini, aynı insandan sıkılıp başka biriyle birlikte olmanın normal karşılanabilmesini, kadın erkek ilişkilerinin gözden geçirilip yoluna sokulabilecek bir durumken iş yüzünden bazen aksamaların yaşanabilmesini ve tüm bunların sonunda klasik bir nevrotik yazar imajının çizilebilmesini salık veriyoruz.

Romandaki ironi de burada yatıyor bence: Modern hayata ait bu olaylar Ramon ve karısı Margot’yu neden kilometrelerce ötedeki bir çiftlik evinde ilgilendirsin ki? İşte Ramon’un yazmaya çalıştığını romanın, karanlık bir aşk hikayesinin, geride iki çocuk olmasının, dakikliğiyle tanınan çiftçi Charlot’un varlığının bilincine varınca, romandaki resmin bütününü yakalamış oluyoruz. Zaten çiftçi Charlot olmasaymış eğer, bu roman eksik kalırmış.

“Hiç mutlu olmazsın, derdi Margot. İster esinlenerek, ister esinlenmeden olsun, yazmak her zaman çözümlenecek bir sorun, ardından gelecek cümleyle telafi edilen bir dengesizlik olarak kalır.”

Tuna Bahar
twitter.com/tuna_bahar