James Joyce etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
James Joyce etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Nisan 2012 Çarşamba

Hata yapmaktan korkmayanlara

“Beni siz yaptınız. Ben olmam gerektiği gibi değil, olduğum gibi konuşacağım.”

Tipik bir bildungsroman (çocukluk-gençlik-erişkinlik) kahramanının uyumsuz, doyumsuz ve araştırıcı kişisinin içinde bulunduğu gerçekleri ve yaşamı sorgular James JoyceSanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi”nde. Bir bireyin oluşum ve gelişimini çocukluğundan başlayarak anlatır. Bebekliği ile ilgili bulanık anılardan yola çıkar, İrlanda’daki Katolik eğitim süzgecinden geçişini, bir birey olarak bağımsızlığını kazanma mücadelesi izler ve sonunda bir sanatçı olarak kimliğini oluşturma sürecine şahit oluruz. Hikâye Joyce’un gelişimine koşuttur ama otobiyografi olmaktan kurtulmuştur. Bireysel ve sanatsal gelişimin özgün bir öyküsüdür. Sanatçılığı oluşturan koşulları buluruz.

Kahramanımız Stephen bir farklılık, uzakta kalma ve katılamama halindedir. Zihninin hep kozmosa yönelen tuhaf bir arayışı vardır. Stephan’daki bu durum Joyce’da da yerelden evrensele varan bir tutum halindedir.

Yavaş ve karanlık olur ruhun doğuşu, bedenin doğuşundan daha gizemlidir.”

“Canım saçmalamak istiyor ve bunu engellemeye hiç de niyetim yok!”

Bilinçakışı yönteminin retorik olarak uygulandığı ilk metindir. Olaylar Stephen’ın hatırladığı sırayla verilir. Bebeklik, aile ilişkileri, okul yılları, din kaygıları, ilk cinsellik, ilk aşk, sanatçılık, yaratıcılık dürtüleri ve yazar olma kararı...

Dublin ve İrlanda papaz boyunduruğu bir sanatçıya yaşama olanağı tanımaz. Özgür düşünceye baskı vardır. Stephen’ın sürgünlüğü seçeneksiz bir tercihtir. “Gitmem gerekiyor.”. Hayat ve sanat tarzını bulmak için gitmesi gerekmektedir. Yaşama farklı bakış, çevresini herkesten farklı algılayış, farklı davranış ve seçimler, yalnız başınalık, sanatçı-yazar kişiliği daha çocukluk yaşlarda kendini gösterir.

Joyce da hayat gibi sapmalı bir yazı tekniğine sahiptir. Aşırı gerçekçi olma isteğindedir. Romanı toplumsal töre ve yaşamın aynası olmaktan çıkarır. Kopuk, bitmeyen, devrik cümlelere ve kutsal kitaptan alıntılara sıkça yer verir. Katolik kilisesine, papazların devlet yönetimindeki etkisine ve dil baskısına bolca eleştiri getirir. Özgürleşme isteği metnin baskın öğesidir.

“Hata yapmaktan korkmuyorum!”

Hata yapmaktan korkmuyorsanız, Dublin sokaklarının kahverengi melankolisinde dolaşmalısınız.

Ahu Akkaya