Gökdemir İhsan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gökdemir İhsan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Şubat 2015 Çarşamba

Hasta nefes aldıkça ümit vardır

New York'tan buraya kalpazanın birinin peşinden geldik. Birçok takma ismimden en aktifi şu an için Matt Bomer, Fransa'da da en çok bu isimle bilinirim zaten. Neyse, az önce Peter'in beni bıraktığı dükkandan bir şekilde sıvıştım, üzerime de bir palto buldum bu sıcakta. Takip kelepçemi de söktüm. Beni kaçmaya teşvik eden Gökdemir İhsan(3) adlı bir yazarın İngilizceye çevrilmiş bir romanıydı(2): Exercices de Fiction.(5) 33 farklı kurgu. Güzeldi. Oulipo'yu sevmiştim.

Aslında yazarın(3) beklediğinden daha büyük etki bırakmıştı bu kitap halk üzerinde. Ülkesi dışında da sevilmişti. Hemen hemen herkeste fötr şapka olmasını ondan sonra anlamlandırmıştım. Bildiğiniz üzere benim ayırt edici özelliklerimden biri de fötr şapkamdır. Kahramanı kendimle özdeşleştirdim bu yüzden. Bu arada elimdeki romanla(2) yürümeye devam ediyorum elbette.

Paris'te elinde kitapla yürüyen biri daha az dikkat çekiyor. Kitabı kapattıktan sonra aklıma gelen ilk şey ægroto dum anima est, spes est(4) olmuştu. Madem ki ölmedim kaçmalıyım dedim. Peter'la dostluğumuz iyiydi ama özgürlük dostluklardan daha güzeldi. Ya da ayağımdaki kelepçeden bilemiyorum. Şimdi alarma geçmişlerdir herhalde.

Ezberlediğim s hattı durağını elimle koymuş gibi buldum öğlen sıcağında. Gerçekten de kalabalıktı. Umarım Peter'ın kitaptan haberi yoktur diye geçirdim içimden. Benim şapkamdaki kurdelanın yerine sicim bağlanmıştı. Bulabildiğim tek model buydu. Atladım otobüse.

Akıntı o kadar güçlüydü ki burnumu tutamadım. (Pardon bu başka bir hikayeydi.) Arkaya ilerlemek durumunda kaldım. Herkes bana bakıyor. Bir hırsız için, hem de az yakalananlarından olan benim için kötü bir his bu. Terlemeye başlıyorum. Aksi gibi arkamdaki meczup da üzerime abanıyor. Lanet olası elini cebime atıyor. Bak sen! Hırsızı soyan hırsız, inanılmaz. ama ne kendimi ne onu açık edebilirdim. Kendi türünü koruma refleksiydi bu. "İhtiyar üzerime abanmaktan vazgeç, sırtım yara bere içinde!" diye feryat ettim. İhtiyar gülümsedi ve elini ben bir şey yapmadım manasında iki yana açtı.

İnsanlar biraz da iğrenmeyle bakıyorlar şimdi. Hemen boşalan bir yere oturdum. Ayaklarımın altı acıyor. Bana bakmaktan vazgeçtiler. İndim. İhtiyar da inmişti. Aptal herif neyin peşindesin hala diye sessizce kendi kendime söylenerek adımlarımı hızlandırdım. Karmaşık bir rota izliyordum, öyle ki ben bile nereye gittiğimi unutmuştum. Vakit geçiyordu ve palto yüzünden iyice terlemeye başlamıştım. En sonunda kendimi saint lazarre garında buldum. Lanet olası yer.

Peter ortalarda yoktu ama bana yöneltilen onlarca silahtan bir şeyler döndüğünü anlayabiliyordum. Arkamdan şebek gülümsemesiyle giren ihtiyara bakıyordum ki hemen arkasında polisin silahının sırtına dayanmasıyla gülümsemesi silindi. Onun da haberi yoktu demek ki.

- Peter Burke, sanırım sizin adamı yakaladık.
- Geliyorum.

On dakika kadar sonra Peter geldi. İnterpoldeki meslektaşlarına teşekkür ettikten sonra yanıma doğru seğirtti.

- Ee Neal, kaçıyordun neredeyse...
- Neredeyse kaçılmaz. Sahi nasıl buldunuz beni, ben bile nereye gittiğimi bilmiyordum.
- Şansımıza askıda duran şu paltoyu aldın da, düğmesinin hemen altındaki vericiden (düğmenin olması gereken yere bastırarak) seni takip edebildik. Kalpazanın adamlarının seni takip ettiğini gördük. Sonrasında bu pezevenk de bindi otobüse, sonra sizi takip ettik, durumdan tamamen habersizdiniz.
- Hasiktir, diye söylendim.

Gar birbirine girmeden interpol oradan ayrıldı. Belki de romandaki(2) bulmacanın tamamını çözmem gerekliydi. "Gökdemir İhsan(3) dedim, seni bir daha okuyacağım.". Saint Lazarre'a küfrettim ekip otosuna binerken.

(1) Gökdemir ihsan bir romancı değildir.
(2) Kurmaca alıştırmaları bir roman değildir.
(3) X eşittir Gökdemir İhsan ise.
(4) Lat. Hasta nefes aldıkça ümit vardır.
(5) Kurmaca alıştırmalarının havalı söylenişi.

Ali Berkay Bircan
twitter.com/AliBerkayBircan

30 Ocak 2015 Cuma

"Sana bir kaç bakış açısı sunacağım" diyen kitap

"Kanellahu lem yekun maahu şey, el'an kema kan!"*

Muhayyelattan bir alemden haber, saman kağıtlarına düşmüş, haberleri yeni ulaştı diyarıma. Ki bu hikaye sekiz kısımdan müteşekkildir, farazi bir zaman diliminde, farazi kişilerin, farazi kurguları üzerine yazılmış, gaybdan haber vermeyen bir kitap. Ama az biraz neler olacağını söylüyor. "İşlenmeyen bir konu kalmamıştır, eyvallah." diyor yazar, ama kurgu noktasında nefesimizle yarış edebiliriz diye ekliyor.

- İstediğimiz hikayeden başlayabiliyor muyuz Gökdemir İhsan efendi?
- Tabii ki.

Katakofti. Kapak: Ahmet Gürlen.

Kitap her bölümü okusanız ya da okumasanız bile size istediğiniz bakış açısından başlama şansı veriyor. Tarzlar da değişiyor her bölümde. Hatta bakış açıları farklı zamanlarda yazılmış muhtemelen. Kitabında yazar, gidiş yolunu kendince düzenlemiş. Saminen** demiş mesela girişte. Görünce hemen son öyküye gittim.

Ne yaptın sen filan demeyin. belki de yazara olan güvenimden, belki de başka şeylerden elimdeki kitabın tek sayfada çözümü veren veya bu iddiada olan bir kitap olmadığını biliyordum. İstediğim yerden okumaya başlamak istiyorsam, bunu yaparım. Biçimsel kaygıdan ve tek yönlü kurgulardan uzaklaşmamın sebeplerinden bir de budur. En son bakıştan başladım, daha doğrusu daldım diyelim.

Gördüm ki aslında benim değiştirmek istediğim akış çizgisi değişmiyor, nereden başlarsan başla aynı yere ulaşıyorsun, sadece nüansları sonra görmek ile önceden görmek arasında tercih yapıyorsun.

Bildiklerimizi ne kadar biliyoruz, faydalı bilgi nedir, varlık nedir? Bunlara cevap arar insan. Kitap diyor ki "Ben bunları bilmiyorum, ama sen bunları arıyorsan gel yamacıma, sana bir kaç bakış açısı sunacağım.". Sen muhasebeni yap. Dünyan karanlık bir zindan mı, uçsuz bucaksız bir ova mı, yoksa zaman bağımsız mekan bağımlı bir yer mi? Düşün diyor. İkra!**** emrine uyarak başlıyoruz.

Her kitabı kapadığınızda düşüncelerinizi yakalayabilirseniz, o kitapla alakalı tek bir cümle geçtiğini görürsünüz, daha sonraki okumalarınız sadece ayrıntıların tadına daha fazla varmak için olur genelde. Bu kitabı kapadığımda aklımdan geçen şuydu:

"Sonsuzluk bütünü değil de, bütünün parçalarını tanımlamak için kullanılır.". Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, asıl bilgiden uzaklaşırız ayrıntılara takıldıkça. Mutlaka bulmacalar vardır, ama bulmaca addettiklerinizin çözümü, kısaltmasından bulduğunuz bir elementinin adının, size çağrıştırdıkları kadar faydalıdır belki de. Bilemeyiz.

Son olarak Galip'ten ve Yunus'tan yapılan alıntılar, harf illüstrasyonları gayet güzel. hacminden daha fazla şeyler vaadediyor. Tasavvufi göndermeler de bir o kadar güzel, başka bir bakışa geçileceğinde toparlamak için verilen beyitler ise ayrı leziz. Ki aslında ecnebilerin dediği noovell tarzında bir eserdir bu kitap.

Son olarak ben de Muhiddin'den*** bir alıntı yapayım madem:

"Bil ki sevgi makamı çok şerefli bir makamdır
Gene bil ki, sevgi varoluşun aslıdır..."

* Allah vardı ve ondan başka bir varlık yoktu. hala ondan başka varlık yok.
** Sekizinci olarak.
*** Muhyiddin İbn Arabi.
**** Oku! (Kur'an-ı Kerim 96/1)

Ali Berkay Bircan
twitter.com/AliBerkayBircan