A. Turan Oflazoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
A. Turan Oflazoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Aralık 2017 Perşembe

Fatih diye anılan kişi nasıl bir insandı?

“Bizans kurtarılmıştır. Herkes düşüncesinde serbesttir.”

Bu kitaba nasıl ulaştığımdan bahsedeyim biraz. Yani bu kitap nasıl karşıma çıktı? Geçen sene karlı bir kış akşamında bir tiyatro bileti aldım ve Konya Devlet Tiyatrosu’nun yolunu tuttum. Ayıptır söylemesi, ilk defa gidiyordum devlet tiyatrosuna. Beni neyin beklediğini bilmiyordum. Oyundan çıktıktan sonra adeta mest olmuştum. Kendime gelememiştim birkaç gün. Bunun sebebi hem oyunculukların müthiş olmasıydı hem de oyundaki sözlerin güzelliğiydi. Daha sonra dört kez daha gittim bu oyuna. Fatih (Bizans Düştü). Ve kitabı ısmarladım. Kitabı okumak da oyunu seyretmek kadar lezizdi. Hem çıkarılan kısımları da görmek benim için iyi olmuştu. Zira şu son bir sene içinde, hayatımın bunca senesi neden bu sahnedeki insanları seyretmekten mahrum kaldım serzenişiyle, pek çok defa gitmiştim Konya Devlet Tiyatrosu’na. Tiyatro sanatına merak salmaya başlamıştım. Böylelikle tiyatro aşkı, sahne aşkı canlanmıştı içimde ama bu tek kişilik bir aşktı ve oyundu benim içim her defasında. İçimde oynadım ve bitirdim oyunlarımı. Kitaba dönecek olursak…

Kitaba dönecek olursak ilk baskısı, 1988 yılında Kültür Bakanlığı Yayınları'ndan çıkan bu kitap, son baskısı olan üçüncü baskısını İz Yayınları'ndan yapmış. Kitabın yazarı Turan Oflazoğlu. Oyun üç perdeden oluşuyor. Şahsi fikirlerim kitabın bir an önce alınıp okunması, Fatih’i bir de bu açıdan tanınması ve iyiliğe ve güzelliğe meyilimizin artmasıdır. Gelin sizi sıkmadan kitabın “öndeyiş” bölümünden alıntılar yaparak sözlerime devam edeyim.

Şöyle başlıyor öndeyiş: “Bu oyunda, Bizans’ı düşürdüğü için Fatih diye anılan kişinin, nasıl Fatih olduğu ele alınmakta. Yani sahnede gördüğümüz Sultan Mehmet, daha Bizans’ı fethetmemiştir, ama fethetmek zorunda; çünkü Bizans onun ülkesini tam ortadan bölmekte, kendini sürekli bir pusu gibi duyurmaktadır.

Böyle devam edelim, buyurun: “Yeni araçları bulan, onları gerektiği kullanarak Bizans’ı açan, bunun için Fatih diye anılan kişi nasıl bir insandı? Tiyatro sanatını ilgilendiren, onun boyunun ne kadar, burnunun ne biçim olduğu gibi dış özellikler değil, onun Fatih olmasını sağlayan ruh özellikleridir, iç yapısı, iç portresidir, insanın gerçek boyutlarını ortaya koyan çetin durumlarda nasıl davranmıştır Mehmet?"

Surlarda kendi bayrağını görünce, “Ulubatlı Hasan’a kalırsa, düştü Bizans” der, sonra da Akşemsettin’e döner: “Buyurun, hocam, açtığınız kapıdan!”. Fethi hocasına sunmaktadır. Ancak böylesine büyük çapta vermesini bilenler, gerçekten almaya hak kazanırlar. Akşemsettin ona “Daima muzaffer, daima Fatih” diye karşılık verir.

Kitaptan birkaç alıntı ile sözlerimi noktalamak istiyorum.

Mehmet:
Doğuya yönelsem, arkamda Bizans;
batıya yönelsem, arkamda Bizans;
sürekli bir pusu gibi duyarım onu.
Ulusumuz, Asya’dan boşanan sel
nice zorlu setleri yıkıp parçalayarak
yayıldı uçsuz bucaksız topraklara.
Ama uygun bir yatağa girip ırmaklaşmazsa
zamanla sığlaşır dağılan sular;
ve sığlaşan suları kolay yutar toprak.

Akşemsettin:
Kartal bir kez kanatlandı mı
serçeler havalanmayı göze alamazlar.
Başbuğ düşüncesinin oklarını sivriltti
ve düşmanın yıldızları söndü baştan başa;
Tanrımıza şükürler olsun.

Halil:
Olgun bir meyvenin ağaçtan düşmesi gibi
bir gün nasıl olsa düşecek Bizans
padişahımın kucağına. Böyleyken
ne diye ağacı zamansız silkeleyerek
boş yere harcayalım gücümüzü?

Mehmet:
Sırrımı sakalımın tek kılı bilse…
(Koparıp atar gibi yapar.)
Gerçi biziz güçlü olan, ama daha tehlikelidir
siperdeki beş kişi açıktaki beş yüz kişiden.

Yusuf Karakurt
twitter.com/sanatkemkum