7/24: Geç Kapitalizm ve Uykuların Sonu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
7/24: Geç Kapitalizm ve Uykuların Sonu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Aralık 2017 Çarşamba

Kapitalizmin henüz yenemediği tek doğal güç: uyku

"Pek çokları uyumanın gerçeğe sırtını dönmek ya da kendisine sırt çevirmek olduğunu sanırlar. Gerçekte tam tersi olur. Uyumak insanın kendi içindeki en uç noktalara, bilincinin dipsiz kuyularına, insanın bilmek istemediği her şeyi, en çok korktuğu her şeyi, aşırı sevdiği her şeyi gelişigüzel yığdığı, kendi kafasının karanlık mahzenlerine inmektir. Uyumak yaşamın bilinmeyen yanını görmektir."
- H.F. Blanc, Uyku İmparatorluğu

Kesintisi olmayan bir yaşamın tam içindeyiz. Sadece bir şeyle uğraşmıyoruz, 'şimdi ve burada' olamıyoruz, özümseme denen harikulade duygudan uzaklaştıkça geçiciliğin hâkimiyeti karşısında boyun eğiyoruz. Varlığımızı anlamlandıracak her şey; dinlemek, anlamak, okumak, yazmak, seyretmek gibi eylemlerin kaybı bizde çok ciddi bir varoluş sancısına sebep oluyor. Bu sancıdan geriye kaygılar âleminde boğulmak kalıyor. Tam bu sırada imdadımıza yetişmesi gereken uyku, yorgun bedenimizi bir yere sermekten başka bir ifade bulamıyor yaşamlarımızda. Uykuyu sadece uyumak olarak görüyoruz. Oysa uykunun, uyanıklıkla ciddi bir alakası var.

21. yüzyılda zaferi iyice belirginleşen kapitalizm, insanlığın elindeki en doğal savunma aracı olan uykuyu satın aldı. Onun yerine çeşitli aygıtlar koydu. Uyumak için dahi enerji harcamamız gerekiyor. Hatta para vermemiz gerekiyor. Bir şeylerden vazgeçmemiz gerekiyor. Uyumak günü 'son ve mecburi' etkinliği hâline dönüyor. Böylelikle uyanamıyoruz ve türlü bedensel ve ruhsal hastalıklarla boğuşmanın arkasında bunların yattığına inanmıyoruz, inanmak istemiyoruz. Jonathan Crary işte tüm bunları kapitalizm eşliğinde yorumluyor kitabında: 7/24 - Geç Kapitalizm ve Uykuların Sonu. Eylül 2015'te Metis Kitap tarafından neşredilen bu 125 sayfalık kitap bir solukta okunurken insanı her sayfasında öfkelendiriyor. Hatta bu öfke yeniden düşünme imkânına bile fırsat vermiyor. Crary ne kadar yoğun bir saldırı altında olduğumuza çok gerçekçi bir biçimde yaklaşıyor. Okuyucuyu köşeye sıkıştırmadan, öğüt vermeden birçok hakikati sıralıyor.

"Uyku yoksunluğu insanı aşırı bir âcizlik ve itaate sürükler, böyle bir durumda kurbandan anlamlı bir bilgi almak imkânsızdır, çünkü her suçu üstlenip bir sürü şey uydurabilecek bir haldedir. Uykunun esirgenmesi bir dış kuvvetin benliğe el koyması, bireyin ayrıntılı olarak hesaplanmış biçimde paramparça edilmesidir" diyor Crary. İnsanların sanalla gerçekliği birbirine karıştırmasından en şiddetli biçimde yararlanan kapitalizm, diğer yandan da reklamcılık, pazarlama ve güvenlik stratejileri yoluyla da uykuya, uykulara saldırıyor. Tüm bunlara rağmen Crary'e göre ne yaparlarsa yapsınlar uyku bütün stratejileri geri tepiyor. Uykuya karşı hiçbir saldırı sistemi tam manasıyla işleyemiyor. 'Küresel şimdiki zaman' içinde bir aykırılık ve 'kriz mahalli' olarak nitelendiriyor uykuyu. Bir türlü sömürülemiyor uyku: "Buradaki o müthiş, akıl almaz gerçek, uykudan değer namına bir şeyin elde edilemeyeceğidir."

Uykuya dair düşünürlerin fikirlerinden de bahsediyor Crary. Kimileri uykuyu birçok şey için çok büyük bir engel olarak görürken kimileri de yaşamın anlamına dair bir çok şeye gidilecek yolun uykudan geçtiğini belirtmiş: "Locke için uyku, Tanrının insanlar için amaçladığı öncelikler olan çalışkanlık ve rasyonelliğin kaçınılmaz da olsa acınası bir kesintiye uğrayışıydı. Uyku, Hume'un İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme'sinin daha ilk paragrafında, bilgi önündeki engellere örnek olarak humma ve delilikle aynı kefeye konur.... Schopenhauer, bu hiyerarşiyi tersine çevirip insan varoluşunun "hakiki özünü" sadece uykuda bulabildiğimizi ileri süren nadir düşünürlerdendi."

Uykunun satın alınan bir şey hâline gelmesi (ya da düşmesi) insanın uyanık zamanlarına dair de bir şeyler işaret ediyor. Uyanık olduğumuz her an hayatımızı işgal eden türlü donanımlar (başta televizyonlar ve akıllı telefonlar var elbette, onlar yeni uzuvlarımız) uykuya geçiş sürecimize de dâhil oluyor. Dolayısıyla uykularımızdan alıyor. Zamanın değerini hissedilemez kılıyor. Oysa uyku yıkılmaz bir hatırlatıcıdır, durup tekrar düşünmedir: "Uyku bir beklemenin, duraksamanın hayatımızdaki tekerrürüdür. Erteleme zorunluluğunu ve her ne ertelenmişse onun gecikmeli devamının ya da yeniden başlayışının zorunluluğunu bildirir. Uyku bir teskindir, kişinin uyanıkken içine düştüğü ağların "sabit sürekliliği"nden kurtuluştur. Uykunun bir faaliyetsizlik ve faydasızlık durumuna girmesi için ağlardan ve cihazlardan kopmayı gerektiği gayet açıktır. Uyku bizi sahip olduğumuz veya ihtiyaç duyduğumuz söylenen şeylerden başka yerlere götüren bir zaman biçimidir."

Kapitalizmin günümüzdeki en büyük araçlarından biri sağlık. Sağlık sektörü. Bu sektörde haplar, silahlardan çıkan kurşunlar gibi yaralıyor insanı, kimilerini de öldürüyor. Çağın en çok satan haplarının insan psikolojisiyle ilgili olması şaşırtıcı mı? Değil. Buna bir de uyku haplarını ekliyor istatistikler. Uyku hapları birçok insan için hazine konumunda. Onlar olmadan uyku da olmuyor. Peki onlar olunca, sahiden uyunuyor mu yoksa vücut ve zihin, felç geçirtilip sadece bedensel bir dinlenme mi sağlanıyor? Hiç şüphesiz. Uyku hapları, hakiki uykuyla olan irtibatı hepten koparıyor.

"Hepimize kendimizi şekillendirme işi verilmiştir ve biz de görev bilinciyle bu sürekli kendimizi yeniden icat etme ve girift kimliklerimizi yönetme talimatına uyarız" der Crary ve Zygmunt Bauman'ın ifadesini hatırlatır: bu bitip tükenmez işleri geri çevirmek gibi bir seçeneğimiz yoktur. Henüz 18. yüzyılda "Tanrı bizi at gözlüklerinden ve Newton'un uykusundan korusun" demiş William Blake. 20. yüzyılın en şahane kitaplarından Gösteri Toplumu'nun yazarı Guy Debord ise her tür gösterinin, toplumun uyku isteği dışında hiç bir şey ifade etmediğini söyler. Şu hatırlatması da gayet yerindedir ve akıldan hiç çıkarılmaması gerekir: "Eski kitaplar ve eski binaların mirası dışında kültürde ya da doğada, modern endüstrinin araç ve çıkarları doğrultusunda dönüştürülmemiş ya da kirletilmemiş hiçbir şey kalmamıştır."

Kapitalizmden geriye sadece o kaldı. O hala saf dışı bırakıl(a)madı ve insanın bin bir oyununa rağmen yenilmiyor. Doğallığını korurken, insanı da koruyor. Kimilerine dost, kimilerine düşman. Kimilerine göç, kimilerine güç. Uyku...

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf