Çınaraltı Kitap Sohbetleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çınaraltı Kitap Sohbetleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Haziran 2017 Salı

Kitaplarla sohbetin eşsiz dünyası

"Gönül ne kahve ister ne kahvehane,
Gönül sohbet ister kahve bahane."

Alberto Manguel, Geceleyin Kütüphane adlı yapıtının giriş bölümünde “Latifi adıyla bilinen Osmanlı şairi Abdüllatif Çelebi kütüphanesindeki her bir kitap için: bütün dertleri defeden hakiki ve müşfik dost." dediğini söyler. Akşit Göktürk, Okuma Uğraşı kitabında D.H. Lawrence’nin Kitaplar adlı denemesinden “Bir kitap, iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur.” alıntısını yapar. Cemil Meriç ise, Bu Ülke kitabında “Kitap limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim.” yazmıştır.

Her kitap okurun ayrı bir dünyası vardır. Bu farklılık içerisinde yaşayan okurun aykırı bir dünyası olması kaçınılmazdır. Dursun Gürlek'in, Çınaraltı Kitap Sohbetleri yapıtının her sayfasında başka bir dünyanın yolculuğuna çıkıyorsunuz. Gürlek “Medeniyet sahnesinde bize rol verilmiyorsa, kitaba yeniden dönmenin vakti gelmiştir” diyerek kültür hazinemizin zenginliğinden bahsetmiştir. 10. baskıya ulaşmış ve Timaş Yayınları tarafından neşredilen kitapla birlikte Nurullah Ataç’ın “Hepimizde geçmişin izi vardır; yüzyılların bıraktıkları, öğrendiklerimiz içimizde yer etmiş benliğimize işlemiştir” sözü gelecektir kulağınıza.

Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümünü “Kitap sohbetlerine” ikinci bölümünü “Düşünürken gülümsememiz için” ve son olarak üçüncü bölümü “Kitap adamlar kitap hakkında dediler ki” şeklindedir. Yapıtın içerisinde belli başlı bazı bölümlerinde doğuda kitap sevgisi başlığı altında “Yazma kitaplarımızın başlarına, ortalarına ve sonlarına kitap sevgisi hakkında kaydedilen Türkçe, Arapça ve Farsça hem mensur hem manzun olarak güzel sözlerin yazıldığı” (sf:18) belirtilirken, Hasan Sabbah’ın kütüphanesinden Ahmet Mithat Efendi'nin kitap sevgisine kadar hasbihal edebileceğiniz nice başlık mevcuttur. Dursun Gürlek, "Ayakkabısı Yamalı Edebiyatçı" başlığında "Toplumun seviyesi o toplumda yetişen bilginlere, sanat ve maharet erbabına gösterilen saygıyla doğru orantılıdır. Üzülerek belirtelim ki, bu ölçüyü kendi ülkemizin değerlerine uyguladığımız zaman, son derece vahim bir manzara ile karşılıyoruz” diyerek toplumsal bir eleştiride de bulunmuştur. (sf:23)

İkinci bölümde yer alan "Hafıza Şampiyonları" başlığında İkinci Mahmud’un bir yaşantısından, Yavuz Sultan Selim'den caize koparmak için kasideyi kendisinin yazdığını söyleyen şaire, “Bak bir kerede ben okuyayım” diyerek utandırdığını yakın tarihimizde ise Halil Yınanç, Ali Emiri Efendi, Muallim Cevdet ve İbnülemin Mahmut Kemal gibi zatlara dair bilgiler öğreniyoruz. Aynı bölümdeki “Bunlara Kitap Okuyucusu Denir mi?” başlığı altında medya pompasıyla, reklam kampanyalarıyla gündeme taşınan üçüncü sınıf kitaplara insanların mal bulmuş mağribi gibi saldırıları eleştirilirken devamında “çok satan, fakat az kitapların alıcıları da iyi okuyucu sınıfına giremezler ”der Gürlek.

Üçüncü bölümde yazar, kitaplar hakkında Ahmet Hamdi Tanpınar’dan, Cemil Meriç’e, Dr. Sigrid Hunke’den, Prof. Süheyl Ünver’e, Ahmet Rasim’den Muzaffer Gökman’ın yazılarına ve görüşlerine yer verirken, "Yayıncılar ne diyor?" başlığında da kitap neşreden emekçilerin görüşlerine başvurmuştur.

Kapanışı Cemil Meriç'in Bu Ülke kitabından bir paragrafla yapalım:

Felaketimizin kaynağı kültür yokluğu. Hayatı anlamadan geçip gidiyoruz. Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekânın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek. Harami mağaralarının kapılarını değil, hükümdar hazinelerinin kapılarını açan büyü, kitap."

Baturhan Ergin
twitter.com/erginbaturhan

20 Haziran 2012 Çarşamba

Çayınızı alın ve medeniyet yolculuğuna çıkın

Yaşı 60'ın üzerine varıp da kitap, kalem, kültür ve tarih üzerine konuşmalar yapan tüm büyüklerimden daima ilham almışımdır. Onların sohbetlerini dinlemek, yazılarını okumak, hem okuyup yazmaya hem de yaşamaya dair olan iştahımı daima artırmıştır. Dursun Gürlek, gerek televizyonda yaptığı tarihi miras programlarıyla gerek Timaş Yayınları'ndan çıkan kitaplarıyla insana işte bu iştahı aşılayan nadir gönül erlerinden biri.

"Matbaanın bulunmadığı ve kitapların büyük zorluklar içinde çoğaltıldığı çağlarda kitabon, ilmin ve ilim adamının gördüğü itibar aranır hale gelmişse; kitaplar çoğaldıkça, matbaalar arttıkta okuma oranı düşüyorsa ve artık "medeniyet" sahnesinde bize bir rol verilmiyorsa, kitaba yeniden dönmenin vakti gelmiştir."

3 bölümden oluşan "Çınaraltı Kitap Sohbetleri"nde bizlere ağırlıklı olarak kitap, hafifletilmiş olarak da tarih feneri yakıyor. 300'e yakın sayfalık kültür gezintisinde zerre kadar yorulmuyor, aksine her konu başlığında müthiş bir enerji depolaması yaşıyorsunuz.

"Başların ayak, ayakların baş olduğu bir toplumda ilimden, irfandan eser kalmaz. Para mâbut, banka mâbet haline geldiği için kütüphanelerin duvarlarında sessiz çığlıklar yankılanıyor."

Cemil Meriç'in yaşamının son yıllarında ona yaptığı kitap okumalarıyla kitap iştahı zirveye ulaşan, çevresindeki kalem erbablarıyla diyaloğunu daima sıcak tutan ve üslubuyla size zenginlik katacak olan Dursun Gürlek, hafızasıyla da beni kendisine hayran bırakmıştır.

"Eğer okuduklarını hafızanda saklayamazsan, kitap toplamanın hiçbir faydası yoktur. İlmin evdeyken, bir mecliste bulunmayı ister misin?"

Yaz sıcaklarında zihnini dinlendirmek ve bir çay eşliğinde medeniyet yolculuğu yapmak isteyen tüm ruhları bu sohbete davet ediyorum.

Yağız Gönüler
twitter.com/YagizGonuler