21 Mayıs 2018 Pazartesi

Sıra dışı 'o boşluk'tan dünyaya bakış

Satırlar insanı aniden şaşkına çevirir. Bazı kitaplar vardır böyle, kurgudan müteşekkil bir dünyaya bakarken buluruz kendimizi. Sayfalara eğilirsin, kulağını dayarsın. İnsana, gerçeğe, hayata, nasıl yaklaşacağını fısıldar adeta. Elinde barutla ateşe doğru yürüyen birine yordam öğretir. Kılavuz gibidir. Birtakım işaretleri derinlemesine irdelemeyi öğretir mesela. “Şu an sen mi beni okuyorsun, ben mi seni?” demiş Doğan Yarıcı. “Gazetede gördüm, beni uyandıran gül dört nokta beş şiddetinde bir sarsıntı.” Birdenbire söz konusu bireye -okura- yükleniyor. Damardan yakalıyor adeta. “Neyin okuruyum ben?” sorusunu çarçabuk zihnimden geçiriyorum. Varoluşun neresinde olduğumuza dair bir afallama durumu bu. “Mangal kömürü. Bir kez bütünüyle yandıktan sonra tekrar yanmanın olasılığı.” Aynı yanlışa tekrar düşer gibi “kömür” ve “yanmak” kelimeleriyle bizi sınıyor yazar.

Teyzemi gördüm.” diyor yazar. “Birazına tanığım, ömrünün çoğunu çarşaflar, nevresimler, yastık ve yorgan kılıfları, evlatları muntazam olsun diye harcamış.

Birbirine benzer teyzeleri imliyor. Dilerseniz öyküsel bir dünyaya kapı aralayabiliyorsunuz. “Pencereden, seksen yıllık sağlıklı bir hayat. Çinko tavanlı, rutubetli, büyük beton binaların arasında sıkışıp kalmış. Varla yok arası. Dışarıya bakınca sürekli bir yaşam görünüyor. Ne aldatıcı! İçeriyi yaratan insan.” Fazla zorlanmıyorsunuz. Gerçek resmedilmiş. Neyi kaybettiğimizin farkındadır yazar. “Samsun ve Ordu yavaşça geçti sol yanımdan gece.” Otobüs, insan, şehir… Yetmez derseniz; bir de gece…

Tehlikeli bir cümle bizi iki şehrin arasına sıkıştırıyor. Yavaşça oluyor bu. Yolcu ne düşünüyor? Bunu asla bilemiyoruz. Belki tahmin yürütüyoruz. “Sürekli göç eden kuşlar, bugün günlerden ne? diye sormuyor.” İnsanın göçebesi, göçmen kuşlara karşı her zaman bin-sıfır önde diyor yazar aslında. “Trafik levhaları sürekli, çok azına uyumadım, hepsi doğuyu, doğruyu gösteriyordu.” Yönü doğuya bakan birinin kaygısız olacağından emin. Doğan Yarıcı öykü, deneme, şiirden sonra sıra dışı bir roman ile karşımızda yky’den çıkan kitabıyla hacimli bir çalışmaya imza atmış. Modern mesneviyi anımsatıyor aslında. “Bir çift gördüm, tekti.” O kadar uyumlu ki bu çift, “beraber” açılıyor okura. “Bazı sorular, vitrinlerde. Biz bütün bu kitapları niye okuduk, bu müzikleri neden dinledik, bu filmler niçin yapıldı?

Yazar bize bir şey önermiyor giderken. Okura güveniyor demek ki: “Önerebileceğim bir şey yok. Şöyle bir biçim, şu tür çözümler, en iyisi ve doğrusu budur diyebileceğim, kalanlar için. Ben gitmek istiyorum, dönmek zorunda kalana dek. Gitmek için nedenlerim var, dönmek için yok, şimdilik. Gerisini siz halledersiniz.

Meral Afacan Bayrak
twitter.com/tarcnckmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder