8 Aralık 2012 Cumartesi

Geçen zamanın biriktirdiklerini toplamak

"Her şey daha çok zaman olsun diye hızlandı.
Zaman ise gittikçe azalmakta."

- Elias Canetti

Başlığı düşünürken epey zorlandım. Çünkü Şükrü Erbaş'ın şiirleri zamanda yolculuğa çıkartırken, bu yolculuktan bir şeylerin de toplanmasını sağlıyor.

Şükrü Erbaş'ın şiirlerini okurken her ne kadar kafanızı toplamakta zorluk yaşasanız da, "manevi getirisi yüksek" dizeler kitap bittiğinde size içli bir şarkı söylettiriyor. Birbirinden farklı makamlara sahip bu şarkıların türleri, geçen zamanda izi kalan her şeye dokunuyor.

Bu bazen bir sevgisizlik şarkısı:

"Sokak köpeklerinden öğreniyordum
Sevgisizliğin açık yarasını."


Bazen yoksulluk şarkısı:

"Sevgilim
Yoksulluktur biraz da
Yüzünde gamzelenip duran sözlerim..."


Bazen de bir keder şarkısı olabiliyor:

"Ey gönül haresi keder,
İnsan kendinden ne kadar uzağa gider..."


İlk şiiri 1978 yılında Varlık Dergisi'nde yayınlanan Yozgat şairi Şükrü Erbaş, bir şehrin sesi olup yeni kaldırımlar yapabiliyor zihnimize:

"Kentler de insanlar gibi mizah duygusuyla birlikte kederini de yitiriyor sanırım. Geriye, belleksiz sokaklarda bir yeni zaman politikacısı ile plastik şarkılar kalıyor. Yozgat, bundan ne kadar uzak durabilirdi ki..."

Şiirde sevdiğim şeylerden biri de, diğer şairlerin dizeleriyle karşılaşmak. Onlara "gönderilen selamı" okurken daha önce, aynı dizeyi daha önce okumuş olmanın tadı ise fırından yeni çıkmış zeytinli açma gibi. Gülten Akın, Ece Ayhan, Metin Eloğlu ve Behçet Necatigil bu selam verilen şairlerden bazıları.

Ne diyordu ince şeylerin annesi
"Ötekini oku, derinde dipte duranı."
...
Biliyor musun, hoyratlık değil de
İncelik yakıyor canımı..."


Geçen zamanın biriktirdiklerini toplamak isteyenler. Sıradaki şarkı, Şükrü Erbaş'tan sizin için geliyor.

Yağız Gönüler
twitter.com/YagizGonuler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder