24 Kasım 2012 Cumartesi

Aşk, yalnızlık ve şiddete dair hikâyeler

Üç duygu vardır ki insan hayatının tamamında yerleri hep derin olmuştur. Ortaokulda şiddete maruz kalırsanız, bunu ömrünüz boyunca unutmazsınız. İlk aşkınızla lisede tanıştıysanız, bunu ömrünüz boyunca unutmazsınız. Yalnızlık, ömür boyu.

Murat Uyurkulak; yapıtları Almanca ve Fransızca'ya çevrilen bir hikâye ustası. Usta diyorum zira Türk edebiyatına sunduğu üç kitabıyla da bunu gösterdi. "Bazuka"ya başlamadan önce sizi bombalanmaya hazır olmak için Can Yücel'in çevirdiği, William Shakespeare'in "66.Sone"sinden bir söz karşılıyor: Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez...

"Genelde çok konuşmam, söyleyecek önemli bir lafım varsa da sona saklarım, gözlemlerime göre böylesi daha tesirli oluyor, bir vakitten sonra sen ağzını açtığında herkes kulak kesilmeye başlıyor."

"Tutkular Kitaplığı", "Kurtuluş On İki", "Kuş Yuvası", "Pembe", "Şarap", "Derviş", "Kırmızı", "Gülsüm" ve kitabın adı olan "Aşk, Yalnızlık ve Bazuka" hikâyeleriyle, girişte belirttiğim gibi üç duygu sarsacak zihninizi. Hikâyelerin hepsi sanki farklı filmlerin en önemli sahnelerini anlatıyor bize. Başlarken bünyenizi ele geçiren merak, ortalarda yerini heyecana ve biterken de şaşkınlığa bırakıyor. Murat Uyurkulak, okuyucuyu ayakta uyutuyor.

"Edebiyatçının eseri kalır, okuyucu ise ölür… Okudukça zevkleriniz incelir, daha tuhaf, daha rafine kitaplara, yazarlara el atmaya başlarsınız, bu meşgale sırasında muhtemelen hayat gailesi bakımından dibe doğru kaymaktasınızdır.. Okuduklarınızı, müstesna olduğunu düşündüğünüz satırları birilerine anlatmak istersiniz, zira şahsa mahsusun hazzı kısa sürer, ömrü uzun olan paylaşmaktır..."

Kaktüs gibi olan hikâyeleri okurken dikkat edin, gözünüze batmasın.

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder