24 Ekim 2012 Çarşamba

Zamana ait bir şey

Melankoli Antik Yunan’dan günümüze hakkında en çok tanım yapılmış kavramlardan bir tanesi. Melankoliyi gözlemleyebileceğimiz, ilişki kurabileceğimiz alanlardan birisi de edebiyattır. Fakat Türk edebiyatına gelindiğinde durum biraz karmaşık olmakla birlikte melankoli adı altında ele alınan çoğu eser acının dışa vurumundan öteye geçmez. Daha önceki yazılarımdan birinde Tezer Özlü’nün Türk edebiyatındaki tek melankolik yazar olduğundan bahsetmiştim. Bunun için öncelikle huzurlarınızda henüz okuma fırsatı bulduğum Sema Kaygusuz’dan özür diliyorum.
          
“Karaduygun” eski zamanlarda melankoli için kullanılan bir kelimeymiş. Kitabı ilk elime aldığımda anlamına dair hiçbir fikrim yokken, kitabı bitirdiğimde anlam belleğime değil tüm ruhuma kazınmıştı. Hem de içine aldığı tüm kahramanlarıyla birlikte. Karaduygun çarpıcı hikâyelerle dolu, kelimelerin sayfalara sığmadığı bir kitap. Üstelik çıkış noktası çoğumuzun sevdiği bir şair, Birhan Keskin. Belki de sadece Birhan Keskin’in yazara emanet ettiği bir gürültü. Zamanı işaretleyen bir an.
           
Sema Kaygusuz her hikâyeden bir kahramanı çıkarıyor, diğer öyküde anlatıcı yapıyor. Ufak bir detayı işaretliyor ve diğer hikâyenin ana konusu haline getiriyor. Öyle ki birkaç hikâye sonra o işareti görmek için sabırsızlanırken buluyorsunuz kendinizi. Bazen de güzel bir jestle yazarlık mutfağına alıyor sizi, yoğuruyor, kelimeleriyle kıskandırıyor.

Yabancı olanların, yalnızlığın gürültüsünden sağır kalmışların, ruhunda ufak bir anın izi kalanların kitabı Karaduygun. Ama en önemlisi melankolinin kitabı. O dilimizden düşürmediğimiz, bildiğimizi sandığımız ama aslında ne olduğunu pek de anlayamadığımız kara safranın hikâyesi. Melankoli bir duygu, bir an değil, sahibinin içinde bulunduğu özensiz bir durumdur. Zamanı unutturan, sembolik dünyadan çıkaran bir karanlıktır. Sırf bunu anlamak için bile Sema Kaygusuz’un kelimelerine kulak vermenizi öneririm.

Ümran Kio

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder