6 Ağustos 2012 Pazartesi

Soru-cevap oyunlarını sevenlere

Temmuz 2012’nin başlarında günlük takip ettiğim blog olan Sirenin Sesi’nde iki kitap naçizane tavsiye ediliyordu. Birisi Juan Pablo Villalobos’un Tavşan Deliğinde Fiesta’sı, diğeri Paul Auster’ın Timbuktu’su. Ertesi gün gittiğim kitap dükkanında Villalobos’u görüp hemen aldım (Paul Auster’ın kitabını bulamayınca Thomas Bernhard’tan yana tercihimi kullandım).

Eve geldim ve şok: Kitap gerçekten de çok iyiydi! Bu kadar iyi bir kitap beklemiyordum doğrusu. Tavşan Deliğinde Fiesta, novella denilebilecek türde kısa bir eser. Üstelik sayfa düzeninde satır aralarına mesafe konularak okumanın ritmi rahatlatılmış. Kitabın kapağında ise farklı bir karton malzemesi kullanılarak özenli basıldığı açıklanmaya çalışılmış. (Daha önce böyle bir karton kapak malzemesini, Orhan Pamuk’un İngilizce kitaplarının basımında görmüştüm).

Tavşan Deliğinde Fiesta, 1973 yılında doğan Villalobos’un ilk romanıdır. Portekizce, Almanca, Fransızca, İngilizce gibi birçok dile çevrilmiştir. Meksikalı karakterlerimiz alışageldiğimiz Meksika mafyasının bir kısmını sunuyor bizlere. Hiikâyeyi Meksika’nın en büyük mafya babalarından birinin oğlunun ağzından okuyoruz. Bir nevi, çocuk ağzından anlatılan ve içine masumiyet serpiştirilen narko-terör edebiyatına göndermedir.

Hikâyeyi mafya babasının oğlu Tochtli’nin ağzından dinlerken, babasının mafya işlerini merak edebilirsiniz ya da işin polisiye kısmını. Ancak Tochtli bunların hiçbirine değinmiyor, çünkü babasının gerçek hayattaki dünyasını tam anlamıyla bilmiyor. Babası onu duvarları sağlam bir şatoda yaşatıyor ve Tochtli dışarıyı sadece özel öğretmeni tarafından kendisine anlatıldığı kadarıyla biliyor. Tochtli’nin bu hayatta en çok istediği şey ise Liberyalı bir cüce suaygırına sahip olmak. (Bu istek hikâyenin ana iskeletini oluşturuyor). Ayrıca şapkadan tavşan çıkarır gibi sözlükten kelime çıkarıyor, bu yüzden her gece yatmadan önce sözlük okuyor. Küçük yaşına rağmen zor kelimelerin anlamını bilebiliyor. Dünyanın her köşesinden gelen devasa şapka koleksiyonu ise onun için ayrı bir önem taşıyor.

Tochtli’nin üslübuna dair bu cümleyle bitirelim o vakit: “İşte burada hikâyenin sefil kısmı başlıyor: Biri milyonlarca peso kazansın ve sonra da aslında yazar olmak istediği için mutsuz olsun. İşte bu sefil bir durum.

Tuna Bahar
twitter.com/tuna_bahar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder